İbn-i Abbas (radıyallâhü anhümâ) şöyle buyurmuştur: “(Cennette) İlim sahiplerinin derecesi diğer müminlerin derecesinden yedi yüz derece üstündür. Ve her iki derece arası beş yüz senelik mesafedir.”
Zümer Suresinde (mealen): “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyrulmuştur. İlim ve ilim sahipleri hakkında nazil olan ayetler onların şan ve şerefini anlatmaya kafi değil midir?
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “(Hakiki) Alimler peygamberlerin vârisleridir.” buyurmaktadır. Nübüvvetin (Peygamberliğin) üstünde rütbe ve bu rütbeye vâris olmaktan daha üstün bir şeref olmadığı herkesçe malumdur.
Yine Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“İnsanların peygamberlik derecesine en yakın olanları ilim sâhipleri ve mücahitlerdir. Muhakkak ilim sahipleri insanları, peygamberlerin gittiği yola delâlet ve irşat eder, mücahitler de kılıçları ile o yola koyarlar.”
“Kıyamet günü, şu üç kimseye şefaat hakkı verilecektir; Peygamberler, alimler ve şehitler.”
Cenâb-ı Hak kıyamet günü ilim sahiplerini diğer insanlardan sonra diriltip haşreder ve şöyle buyurur:
“Ey ilim sahipleri, size ilmimi azap etmek için vermedim. Size sırf hayır murad ettiğim için ilmimi verdim. Haydi, girin cennetime, hepinizi mağfiret ettim.” “Kim ilmi, Allah rızasından başka (bir maksatla) talep eder (öğrenir)se, ilim ondan yüz çevirip Allah için oluncaya kadar dünyadan çıkamaz.
Kim de ilmi Allah için talep ederse o, gündüzleri oruçlu, geceleri de kaim olan (namaz kılan) kimseler gibidir. Çünkü kişinin ilimden öğrendiği her kısım, onun için Ebu Kubeys Dağı kadar altın olup, onu Allah yolunda infak etmesinden daha hayırlıdır.” (Miftahus-Saade)