Hükümdar Sebe bin Yeşcüb’ün beldesi, Sebe-Merib (Yemen) Sana’ya yakın, suyu ve havası gayet tatlı bir yerdir. Merib halkı burada binlerce kasaba ve köy inşa ettiler. Yollar her türlü tehlikeden emindi. Akrep ve yılan gibi tehlikeli hayvanlar ve haşereler bulunmadığı gibi dışarıdan gelenlerin üzerindeki bit ve pireler dahi telef olup giderdi. Buradaki bağlar ve bostanlar Arîm Nehri’nden su kanalları ile sulanmaktaydı ve çeşitli meyveler ve çiçeklerle bezenmişti.
Bir ara, Rabbimizin bu kadar iltifat ve inayetine mazhar olan Merib halkının huzuru bozuldu. “Çok fazla yağmur yağar da Arim Nehri taşarsa hâlimiz ne olur” demeye başladılar. Hükümdarları, onları bu endişeden kurtarmak için nehrin önüne sağlam sed inşa ettirdi. Hz. Süleyman ile evlenme şerefine eren Sebe hükümdarı Belkıs ise bu seddi tamir ettirdi, sağlamlaştırdı. Sebe ahalisinin nimetleri günbegün arttı ve bağlarda, bostanlarda zevk ve safaya meylettiler. Büyüklenerek Allahü Teâlâ’yı inkâra kadar cüret edip azdılar. Hiçbir memleket ahalisine ihsan buyrulmamış olan bu ilâhî inayet ve lütuf karşısında itaat ve ibadetle meşgul olmaları icap ederken bilakis şirk ve azgınlıkta ısrar ettiler. Rabbimiz lütuf ve merhametinin eseri olarak Sebe halkına on üç peygamber göndererek doğru yola davet etti. Yazık ki ebedî bedbahtlığı ebedi saadete tercih ettiler.
Gönderilen Peygamberler: “Ey Merib halkı! Allahü Teâlâ’nın ihsan buyurduğu nimetlerden yiyin, için, fakat şükrünü edaya gayret edin! Sizin beldeniz cennet bahçelerine benzer! Eğer şükrederseniz Rabbiniz iki cihanda nimetlerini artırır. Emirlerine uymaktan kaçınırsanız Arîm Seddi yıkılır, hepiniz suya batıp helâk olursunuz.” diyerek nasihatlerde bulundular. Merib-liler bu nasihatleri alaya aldılar, dünya ve ahirette yüzlerini kızartacak ve azap görmelerine sebep olacak çirkin işleri terk edemeyeceklerini söylediler.
Peygamberleri “Allahü Teâlâ bu Seddi köstebekler ve fareler vasıtasıyla helâk eder” deyince yüzsüzlük edip “Eğer Allah bu seddi farelerle yıkacaksa biz de kendimizi kedilerle müdafaa ederiz” dediler.
Akıbet, Sebe halkının gayret ve tedbirleri fayda vermedi ve Allahü Teâlâ’nın Kahhar ismi tecelli ederek Resulullah Efendimizin (s.a.v.) peygamberliğinden yaklaşık dört yüz sene önce helâk edildiler. Bütün beldeler Arîm Seli ile sular altında kaldı. Binlerce kasaba ve köy göz açıp kapayıncaya kadar harabeye döndü. Onların bu halleri insanların dillerinde dolaşan bir ibret oldu. (Miratül-Haremeyn)