İmam Yafi (rahimehullâh), salihlerden bir zattan nakletti: Mekke’de ikamet ettiğim sırada Yemenli bir zat yanıma gelip:
“Sana bir hediye getirdim” dedi. Sonra yanındaki adama: “Haydi başından geçeni anlat!” dedi. O şöyle anlattı: “Yemen’in San‘a şehrinden hacca gitmek üzere çıktım. Hacıları uğurlamak için çıkan topluluktan bir zat bana: “Resulullah Efendimiz Hazretlerini ziyaret ettiğinde ona ve yanındaki iki ulu sahabisi (Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Ömer)’e ve diğer Ashabına benden selâm söyle” dedi.
Medine’ye geldiğimde o zatın bana emanet ettiği selamı unuttum. İhrama girmek için Zülhuleyfe’ye kadar çıkmıştık ki emaneti hatırladım. Yol arkadaşlarıma:
“Bir iş için Medine’ye gidip gelinceye değin bineğime sahip çıkın” dedim.
“Biraz sonra kafile hareket edecek. Korkarız ki sen bize yetişemezsin” dediler.
“Bineğime sahip çıkın” deyip Medine-i Münevvere’ye girdim. Mescid-i Nebevi’ye varıp huzur-ı saadete çıktım. Peygamber Efendimize ve iki sahabisine o zatın selâmını arz ettim. Çıktığımda gece olmuştu. Yolda karşılaştığım bir zata kafileyi sordum, hareket ettiğini söyledi. Bir sonraki kafileyi bekler, onlarla giderim deyip Mescid-i Nebevî’ye döndüm. Orada uyudum. Gecenin sonunda rüyamda Peygamber Efendimizi, Hazret-i Ebubekr’i ve Hazret-i Ömer’i gördüm. Hazret-i Ebubekir:
“Yâ Resûlallâh! İşte bu o zattır” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bana iltifat ile:
“Ebul-Vefa” buyurdu.
“Yâ Resûlallâh! Künyem Ebul-Abbas’dır” dedim.
“Bilakis sen Ebul-Vefa’sın” buyurdular ve sonra elimden tutup beni bir anda Mescid-i Haram’a iletiverdiler. Mekke-i Mükerreme’de kâfilem gelinceye kadar sekiz gün kaldım. (Ravzur-Reyahin, İmam Yafii)
* Ebu’l-Vefa: Lügatte Vefa’nın babası demek olup ahdine sadık olan manasında iltifattır.