ve Haberleri | Hatay Haber, Hatay Haberleri https://www.hatayinnabzi.com Hatayın Nabzı Sat, 07 May 2016 13:19:25 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 NAMAZ VE KURTULAN TÜCCAR https://www.hatayinnabzi.com/namaz-ve-kurtulan-tuccar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=namaz-ve-kurtulan-tuccar https://www.hatayinnabzi.com/namaz-ve-kurtulan-tuccar/#respond Sat, 07 May 2016 13:19:25 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1885 Atlı bir eşkıya, Şam ile Medine arasında ticaret yapan bir tüccara bağırır:- Davranma öldürürüm.- İşte malım. Hepsini al ve beni serbest bırak!- Mal zaten benim olacak. Ben senin canını da almak istiyorum.- O hâlde bana biraz mühlet ver, abdest alıp namaz kılayım!Eşkıya, izin verir. Tüccar, abdest alıp dört rekât namaz kılar. Namazdan sonra dua eder. …

The post NAMAZ VE KURTULAN TÜCCAR first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Atlı bir eşkıya, Şam ile Medine arasında ticaret yapan bir tüccara bağırır:- Davranma öldürürüm.- İşte malım.

Hepsini al ve beni serbest bırak!- Mal zaten benim olacak. Ben senin canını da almak istiyorum.- O hâlde bana biraz mühlet ver, abdest alıp namaz kılayım!Eşkıya, izin verir. Tüccar, abdest alıp dört rekât namaz kılar. Namazdan sonra dua eder. Dua bitince, hemen orada yeşil elbiseli bir süvari belirir. Eşkıya, bu süvariye saldırır, fakat süvari bir darbe vurup eşkıyayı attan düşürür.

Sonra tüccara der ki:- Haydi, şimdiye kadar çok insanın canına kıyan şu eşkıyayı öldür!- Bir cana nasıl kıyarım ki?- Fakat bu eşkıya seni öldürecekti. Bunu öldürmezsen daha çok cana kıyar.- Ben hayatımda kimseyi öldürmedim. Beni mazur gör!Süvari, eşkıyayı öldürür. Eşkıyadan kurtulan tüccar, süvariye sorar:- Sen kimsin?- Ben 3. kat gökte bulunan bir meleğim. Sen birinci defa dua ettiğinde gök kapıları öyle çalındı ki, önemli bir olayın olduğunu anladık. İkinci defa dua ettiğinde gök kapıları açıldı. Üçüncü defa dua edince, Cebrail aleyhisselam geldi. (Şu zavallıyı kurtar!) dedi. Ben de, hemen geldim. Bu eşkıyayı öldürmeyi, Allahü Teala bana nasip etti. Ey tüccar, iyi bil ki, kim de, senin gibi dua ederse, Allahü Teala onun sıkıntısını giderir, ona yardım eder.

Tüccar, Medine’ye dönüp, başından geçenleri anlatınca, Resulullah efendimiz buyurur ki:(Elbette Allahü Teâlâ, sana Esma-i hüsnayı telkin etti. O isimlerle dua edilirse, Allahü Teâlâ, o duayı kabul eder, istenileni verir.)[Şir’a]

The post NAMAZ VE KURTULAN TÜCCAR first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/namaz-ve-kurtulan-tuccar/feed/ 0
TERÖR SİYASETİ VE MÜTAREKE BASINI https://www.hatayinnabzi.com/teror-siyaseti-ve-mutareke-basini/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=teror-siyaseti-ve-mutareke-basini https://www.hatayinnabzi.com/teror-siyaseti-ve-mutareke-basini/#respond Thu, 05 May 2016 10:27:09 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1315 Türkiye’nin yakın tarihine bir göz attığımızda; terör-siyaset- medya açısından çok çelişik, çapraşık ve dramatik ilişkiler yumağının manidar yüzünü görmekteyiz. Terör siyaseti yapan partileri, terörü usturuplu dille yaldızlayan medyayı, yazar ve yazıları gördük. Demokrasi denilen onurlu umdeyi kullanarak, onun şemsiyesi altına sığınarak, terör ve teröristi himaye edici, övücü ve parlatıcı siyaset ve –sözüm ona- entelektüel yorumlar, …

The post TERÖR SİYASETİ VE MÜTAREKE BASINI first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
TERÖR SİYASETİ VE MÜTAREKE BASINI

Türkiye’nin yakın tarihine bir göz attığımızda; terör-siyaset- medya açısından çok çelişik, çapraşık ve dramatik ilişkiler yumağının manidar yüzünü görmekteyiz.

Terör siyaseti yapan partileri, terörü usturuplu dille yaldızlayan medyayı, yazar ve yazıları gördük. Demokrasi denilen onurlu umdeyi kullanarak, onun şemsiyesi altına sığınarak, terör ve teröristi himaye edici, övücü ve parlatıcı siyaset ve –sözüm ona- entelektüel yorumlar, yazılar analizler okuduk ve gördük.

Ama geldiğimiz noktada yaşadıklarımızı,duyduklarımızı, yakın geçmişimizde bile hiç görmedik. Terörü böylesine aymazca, umursuzca, pervasızca aleniyet içinde övenleri, rasyonalize edenleri ve terörizm üzerinden siyaset yapanları hiç görmedik. Günümüzde terör siyaseti yapan siyasanın, siyasilerin ve siyasi partilerin tavrı, davranışı ve küstahlığı Milli mücadele döneminde kurulan zararlı cemiyet ve derneklerde bile görülmemişti. O kritik dönemde, o dernek ve cemiyetler bile ihanetlerini, kahpeliklerini, ve ruhlarına sinen canavarlığı bu kadar aşikare ortaya koyamamışlardı.

Kürt Teali Cemiyeti bile, İngiliz muhipleri Cemiyeti bile, İslam Teali Cemiyeti bile; günümüz HDP’si ve onlarla ortak düşmanlık cephesinde fikirdaş başka bazı siyasiler, akıl hocaları kalemşörler ve “bedduacı hocalar” kadar ülkenin birlik ve beraberliğine kastedememişlerdir. Milli mücadeleye, emin olun ki; bunların ülkemize verdiği tahribat kadar zarar verememiş ve bunlar kadar ihanetlerini aleni ve hayasızca gösterememişlerdir.

Ve ne acıdır ki; bu noktada yine Necip Fazıl’ın doğru ama bir o kadar da içimizi acıtan tesbiti akla geliyor: “bugün bizdeki muhalefet iktidarı düşürmek için, vatanı düşürmeye bile razıdır”

Durum maalesef aynı, senaryo aynı, sahne aynı, zihniyet aynı…

Değişen hiçbir şey yok…

Milli Mücadele döneminde Atatürk’e ve onun vefakar, fedakar arkadaşlarına olan husumet ve kinlerini, cansiperane verilen bir Kurtuluş savaşı ve sonrasında acıyla, kanla, gözyaşıyla kurulan yüce devletin darbe almasını umursamayacak şekilde, vatanın birliğine kastederek gösterenlerden şimdikilerin farkı yok hatta fazlası bile vardır.

O dönemde de arazlı, muhteris, patalojik zihniyetle, kurucu iradeye düşmanlık edenlerin, iktidarı devirmek için vatanın ve devletin büyüklüğüne, kudretine ve bekasına kasteden bugünkü zihniyetten hiçbir farkı yoktur.

Düşünce aynı; “yeter ki iktidar düşsün, yeter ki hükümet gitsin, vatan darbe yerse yesin” şeklindeki psikopatik ve ihanet kokan bir yaklaşım..

Tayyip Erdoğan’ı veya Ak partiyi veya hükümeti sevmeyebiliriz, hoşlanmayabiliriz ve hatta –hastalıklı bir hal de olsa- nefret bile edebiliriz. Ama unutulmasın ve bilinsin ki; devletimizi, vatanımızı, ülkemizi sevmek zorundayız, mecburuz ve buna mahkumuz. Cebinde TC kimliğini taşıyıp, ülkenin havasını teneffüs edip, ekmeğini yiyip suyunu içip, sonra da demokrasi havaliğine soyunarak vatana kastedilemez, buna müsaade edilmez, buna izin verilmez..

Bir parti çıkıyor; “sırtımızı teröre dayadık” diyor, teröristin tabutunu omuzluyor, silahı ve silahlı teröristi savunuyor , sonra da biz demokratik siyaset yapıyoruz diyor.

Yemezler, yemezler, yemezler…
Sevsinler sizin demokratik siyasetinizi,
İhanet siyasetinin adı ne zamandır demokratik siyaset olmuş,
Kan damlayan ve adına dünyanın her yerinde terörizm denilen vahşetin adı ne zamandır demokratik siyasal zemin olmuş,
Siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz bre gafiller…

Bunun yanında bir de “mütareke basını” diyeceğimiz bir medya var. Hayasızca HDP’ ye oy vereceğini söyleyebilen, kaleminden kan damlayan ve kan dökenleri öven, parlatan ve teröristi “özgürlük savaşçısı” gibi göstermeye çalışan ihanet medyası var.

“Neden oyum HDP’ye…?” diye yazısına başlık atarak yediği herzeleri izah küstahlığını gösterenler var.

Daha önce zıt kutuplarda yer alıp, şimdi ise; iktidarı devirmek uğruna ittifak eden, şer cephesi, ihanet şürekası var.

Günümüze kadar hiçbir müştereği ve ittifakı olmayan oluşumların, grupların, zihniyetlerin “ortak düşman” kabul ettikleri iktidarı yıkmak için hezeyanik ittifakı var.

Türkiye Türkiye olalı böylesi bir ihanet görmedi. Günümüzdeki ihanetlerin yanında, Cumhuriyet tarihimizde kara bir leke gibi isimleri yer alan Kurtuluş Mücadele dönemi hainlerinin ihanetleri bile az kalır.

Milli mücadelemizdeki zararlı cemiyetler ve “mütareke basını” bile gördüğümüz ihanet siyaseti ve medyası kadar fütursuzca ihanet üzere olamamışlardır.

İslam Teali Cemiyeti bile “paralel yapı” kadar zararlı olamamıştır, ihanetini bu düzeyde sergileyememiştir, bunlar kadar kahpelik ve kalleşlik edememiştir.

İngiliz muhibbi ,Peyman-ı sabah gazetesi ve gazeteci kisveli Ali Kemal’ler, Emin Süreyya’lar, Mehmet Refet’ler bile, günümüz medyasının “ Amiral gemisi” olduğunu iddia edenler kadar alçakça, ihanet ve hainlik kokan bir muhalefet içinde olamamışlardır.

Askerimiz, polisimiz şehit olurken, ocaklara ateşler düşerken, yürekler kan ağlarken, kalkıp bu fiilleri, katliamları, kalleş pusuları yapanları tebrie edip onları temize çıkartmak isteyenleri tarih ve bu millet asla affetmeyecektir. Bu kanlı ve kalleş duruşu sergileyenler de, geçmişte ihanet edenlere olduğu gibi bugün ve yarınlarımızda sadece ihanetleriyle anılacaklardır.

Çünkü; “güneş balçıkla sıvanmaz”. Türkiye cumhuriyeti güneş gibidir, yarasa misali olan karanlık varlıklarının güneşten gözleri kamaşır. Gözleri yumarak da gece olmaz, gece sadece gözünü yumana olur.

İçlerinde taşıdıkları kin ve ihtirasla beyinleri uyuşmuş, gözleri kör olmuş, ruhları kararmış, vatan mefhumunun anlamını idrakten uzaklaşmış, hırslarının ve intikam güdülerinin esiri olmuş, heva ve heveslerinin kurbanı olmuş, “Anadolu” olgusunun tarihsel ve kutsi anlam ve derinliğini anlamaktan uzaklaşmış, yüce dinimizi kişisel emellerine alet etmiş, demokrasi adına demokrasiye kastetmekten imtina etmemiş, güneşe gözlerini yumarak gece yapmaya çalışan, yarasa misali küçücük beyinciklere, hain iflah olmaz ve ihanetin bedeli er ya da geç ödetilir diyerek, Atatürk’ün şu sözüyle sesleniyorum;

“…Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”

The post TERÖR SİYASETİ VE MÜTAREKE BASINI first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/teror-siyaseti-ve-mutareke-basini/feed/ 0
ÇAĞDAŞ VE DİNDAŞ MANKURTLAR.. https://www.hatayinnabzi.com/cagdas-ve-dindas-mankurtlar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=cagdas-ve-dindas-mankurtlar https://www.hatayinnabzi.com/cagdas-ve-dindas-mankurtlar/#respond Thu, 05 May 2016 10:25:52 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1312 Mankurt, Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köledir. Bunun için Mankurt yapılmak istenen kişinin kafası tamamen kazınır. Kelleşen bireyin kafasına, devenin ıslak boyun derisi gergin bir şekilde giydirilir. Mankurt olacak kişi, sıcak çölde kızgın güneş altında birkaç gün boyunca bekletilir. Bu şekilde, sıcağın da etkisiyle deve derisi gittikçe büzülür ve gerginleşir. Zaman geçtikçe kafa …

The post ÇAĞDAŞ VE DİNDAŞ MANKURTLAR.. first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Mankurt, Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köledir. Bunun için Mankurt yapılmak istenen kişinin kafası tamamen kazınır.

ÇAĞDAŞ VE DİNDAŞ MANKURTLAR..

Kelleşen bireyin kafasına, devenin ıslak boyun derisi gergin bir şekilde giydirilir. Mankurt olacak kişi, sıcak çölde kızgın güneş altında birkaç gün boyunca bekletilir. Bu şekilde, sıcağın da etkisiyle deve derisi gittikçe büzülür ve gerginleşir. Zaman geçtikçe kafa derisi ile birleşen deve derisine, alttan çıkmaya başlayan saç kılları da batmaya başlar. Ancak deri o kadar sertleşir ki, uzayan saçlar deriyi delip dışarı çıkamazlar. Böylece, uzamasını sürdüren saç dışarıya doğru değil de, ters dönerek kafanın içine doğru yönelir. Uzayan saçların kafayı delip beyne batmaya başlamasıyla, kişi çok büyük ve dayanılmaz acılar çekmeye başlar. Ardından, büyük acılar çeken Mankurt, eğer ölmeze aklını ve hafızasını yitirir ve deyim yerindeyse bir kukla haline gelir.

Beyin fonksiyonları azaldığı ve düşünme ile sorgulama yetilerini kaybettiği için de, sahibinin her dediğine harfiyen uymaya başlayan Mankurt, o andan itibaren her denileni sorgusuz sualsiz yapabilecek kıvama gelir.

Ünlü Kırgız yazar, düşünür güzel insan Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı eserinde anlatılır mankurtluk…

Yine C.Aytmatov bir mankurt’un mankurt olduktan sonraki özelliklerini şöyle anlatır;

Bir mankurt kim odluğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını, çocukluğunu bilmezmiş.

İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için efendisine büyük avantaj sağlarmış.

Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arz etmeyen bir köle imiş.

Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması, kaçmasıdır. Ama mankurt isyanı, itaatsizliği düşünemeyen tek varlıkmış.  Efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünemeyen bir yaratıkmış.

Onun için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmekmiş. Açlıktan ölmemesi için yiyecek, donmaması için eski püskü giyecek verdiniz mi, başka bir şey istemezmiş…

Efsane böyle nakledilir günümüze…

Ama aslolan kıssadan hissedir…

Yaşadığımız şu kritik günlerde ülkemizde, ülkesine ihanet noktasında ne mankurt’lar görüyoruz değil mi…?

PKK adı altında mankurt’laşanları  görüyoruz, ülkesinin ekmeğini yiyip, suyunu içip, aklı alınıp, eline silah verilmiş beyinsiz salakları, ruhsuz vatansızları, vatansız kalleşleri görüyoruz. Dağda kendine  saltanat oluşturmuş, harem kurmuş, kandırıp veya korkutup kaçırdıkları kürt kızlarından tecavüz kıtaları oluşturarak,-sözüm ona- kürt hakkını savunan, kendini bir nevi ortaçağ feodal beyi sanan, özenti çakallara, “lider heval”lara, aklını, kalbini, beynini, kişiliğini, namusunu, ruhunu köleleştirmiş mankurtları görüyoruz…

Yaşadığı ülkede, bayrak ve devlet çatısı altında kendisine özgürce yaşama imkanı sunan vatanında, dış mihraklara, ve dağdaki maşalara sessiz kalan, karşı çıkamayan, yapılan katliamları telin etmeyen, baskılara karşı çıkmayıp veya çıkamayıp, susarak alçakların ihanet ve zulmüne sessiz kalarak mankurt’laşanları görüyoruz…

Bu milletin, devletin bugünlerde  dış hasımlarına  ve içteki ihanet şebekelerine verdiği büyük mücadeleye şahitlik etmekteyiz. Hal böyleyken, birlik ve beraberliğin en elzem olduğu bu kritik süreçte, içten içe mankurt’laşan gazeteci, yazar, romancı, siyasetçi, uzman, toplum mühendisi, sivil toplum kuruluşçu gibi değişik adlar altında Türk milletinin arasına; hatta kılcal damarlarına kadar sızmış olan mankurt aydın tipini görüyoruz.

Bunlar kendinin mankurt olduğunu kabul etmez. Yüksek siyaset uyguladığını ilan ederek, emperyalistlerin emir ve talimatlarına göre hareket etmeyi ilm-i siyaset, teenni ile hareket etmek, zamana uygun davranmak, dünyaya ayak uydurmak filan şeklinde lanse eder.

Bunların dillerinden düşürmedikleri  büyük büyük laflar, kavramlar, söylemler eksik olmaz. İnsan hakları, demokrasi, özgürlükler, basın özgürlüğü, toplumun haber alma özgürlüğü, AB kriterleri ve standartları  gibi laflar sakladıkları mankurt zihniyetlerinin kamuflajıdır.

Ülkeyi esir almak isteyen “günümüz Moğolları” sömürgeci zihniyet, ülkemizde her kesimden insanı bu “aptallaşmış, melekesiz köle hayvan” cenderesine almıştır. Bunların içinde sağcısı, solcusu, muhafazakarı, ateisti, ırkçısı, milliyetçisi her kategoriden insan suretliler bulunmaktadır.

Kimisi dhkp-c olarak, kimisi pkk olarak, kimisi işid olarak, kimisi cemaat, camia, paralel yapı olarak mankurt’laşanları maalesef içimiz yanarak görüyoruz.

Ne acıdır ki; milli ve manevi değerlerin en büyük önem arzettiği ülkemizde, lise eğitimi esnasında ailesinden kopartılarak, ana-babaya itaati yok edip cemaate, tepedeki efendiye ve ağabeylere itaati Allah’a itaat gibi lanse edip kandırılan ve sonrasında devlet, millet, vatan gibi kavramları cemaat menfaatine yamayarak asıl himmetin vatana değil cemaate olacağını saf beyinlere kazıyarak bir nevi “kamikaze” şeklinde yetiştirilen mankurtları görüyoruz. Ve daha da  acı olan  şudur ki; mankurtluğun bu çeşidinin en önemli argümanı dindarlık, himmet, hizmet, uhuvvet vb. gibi hepimizce en hassas değer olarak düşündüğümüz İslami ritüelin en naif paradigmalarının kullanılması ve bu necip milletin dini duyarlılığının sömürülmesi neticesinde ortaya çıkmasıdır. Yani bir nevi “muhafazakar mankurtluk” veya onların tabiriyle “dindar” mankurtluktur.

Bunlara, “gel başını buharlayalım da o deve derisini koparalım” demekten daha korkutucu bir şey olmaz. Böylesi bir uyarı, ikaz ve  hatırlatmayı duyduklarında yaban ayısı gibi tepinirler, kafalarına kimseyi dokundurtmazlar, şapkalarını başlarından hiç çıkarmaz, gece gündüz onunla yatıp kalkarlar. Çünkü bunlar zihni ve ruhu emperyalist, hain, kalleş veya çok farklı tür ve kisvelere bürünmüş efendileri tarafından zincire vurulmuş bir  mankurttur ve onlar  bu duruma iyice alışmışlardır, başka bir hâli hayal bile edemezler.

Bunların yanında bir de kendi kültürüne, tarihine, milli ve manevi değerlerine, kendi tarihine yabancılaşmış, kendi benliğinden uzaklaşmış, dünyevileşmeyi bir maharet gibi sunup hayata sadece maddeci gözle bakma noktasına gelmiş, bilinçsiz, ruhsuz, haz devri çocukları olan veya olma yolunda ilerleyen mankurtlar vardır.

Ne üzücüdür ki; bunların durumu diğerlerinden daha az tehlikeli değildir. Çünkü bunlar modern mankurtlardır. Bunları bu hale getirmek için, kafalarını kazımaya, deve derisi geçirip sıcak altında tutmaya gerek kalmamıştır. Bunlar süslü yaşamlarda, şatafatlı ortamlarda, “çağdaş ve hatta muhafazakar” eğitim kurumları ve yaşam standartlarında  bu hale gelmiş, bilinçsizleştirilmiş, otlaştırılmış, hayatı, dini, vatanı,milleti sınırsız bir “haz”dan ibaret sayan kafa derileri kafalarında, saçları lüle lüle ama kafalarından beyni alınmadan beyinsizleştirilmiş mankurtlardır.

Televizyon kanallarında, gazete köşelerinde, sosyal medyada, kitap ve dergilerde, internet sitelerinde, şarkı söyledikleri sahnelerde, oturdukları sırça köşk misali yalılarında ahkam kesen ve gizli niyetlerini gizleme gereği bile hissetmeden  vatan yolunda askerlik yapmayı, şahadeti, vatan kavramını, millet mefhumunu, bayrak bilincini küçümseyip, değersizleştirmeye, önemsizleştirmeye  dönük algı operasyonları yapan mankurtları görmek insanın içini acıtıyor. Ama daha da acısı;  bu alçaklığa tepkisiz, sessiz ve duyarsız  kalan toplumsal refleksin körelmişliğine şahit olmaktır.

Son olarak efsaneye göre;  mankurt olan oğlunu kurtarmak için ölümü göze alan ve sonunda ölen “Nayman Ana” bilinciyle hareket edip, hala milli şuur ve bilince sahip olan  Türk aydınlarına sesleniyorum;
Türk milletinin büyük ekseriyeti bu tipi tanıyamamakta, tanıma çabasına girmemekte, onun sinsi ve şeytanî plan ve projelerine bilmeyerek dahil olmakta, ona para, himmet, hizmet, oy, manevi destek, taraftarlık gibi değişik desteklerle yardımcı olarak kendi ölüm fermanını kendisi imzalamaktadır. Bugün Türk milletinin büyük çoğunluğu maalesef mankurt aydın tipini ve mankurt’laştırma misyonerlerinin güzel yüzlü, ağzı dualı, sempatik ve şirin söylemli ama şeytanlaşmış asıl yüzlerini görememekte, bunları  hayırhâhı bilmekte, onu kendisini gerçekten aydınlatan kişi zannetmektedir. Milletin basiret gözü körleşmiştir, can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmı olan ve olması gereken bu kesimi dost zannetmektedirler. İşte bu noktada sizler gibi,  milli ve yerli aydınlarımıza düşen görev;  bu milleti uyarmak, uyandırmak,  kanını emen vampir misali, sureti haktan görünen en büyük düşmanı olan bu şeytanlara karşı duyarlılıklarımızı artırmak ve fark ettirmektir.

The post ÇAĞDAŞ VE DİNDAŞ MANKURTLAR.. first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/cagdas-ve-dindas-mankurtlar/feed/ 0