mutlu Haberleri | Hatay Haber, Hatay Haberleri https://www.hatayinnabzi.com Hatayın Nabzı Fri, 06 May 2016 10:58:44 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 MUTLU OLMAK İSTEYEN BU YAZIYI OKUSUN https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-olmak-isteyen-bu-yaziyi-okusun/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=mutlu-olmak-isteyen-bu-yaziyi-okusun https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-olmak-isteyen-bu-yaziyi-okusun/#respond Fri, 06 May 2016 10:58:44 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1557 Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu: “-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!..” Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: “-Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!..” dedi. Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra: “-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına …

The post MUTLU OLMAK İSTEYEN BU YAZIYI OKUSUN first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>

Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelinin sesleri geliyordu:

“-Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!..”

Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce:

“-Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!..” dedi.
Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra:

“-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!” dedi.

Evin gelini:

“-Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer.” dedi. Yaşlı kadın:

“-Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır.”

Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı:
“-Yaa babaanne, neymiş bu evlerin iffeti… Anlat bakalım, merak ettim!..” dedi.

Yaşlı kadın söze başladı:
“-Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın karşısında edepli oturmayı öğrenirdik. Evde babamız, annemiz varken ayağımız uzatıp oturmaz, büyüklerimiz konuşurken söz hakkı verilmedikçe söze dâhil olmazdık. Büyüklerimiz odaya girdiğinde hemen toparlanır, kalkıp onlara oturmaları için yer verirdik. Aslâ babamız sofraya oturmadan sofraya el uzatmazdık.

Babamız gelir, «Besmele» çeker, «Haydi buyurun.» derdi. Huzurla hepimiz başlardık yemeğe… Sonunda da sofra duâsını kardeşlerimiz aramızda sıra ile okurduk. Hiç âilece yenen yemek kadar lezzetli yemek olur mu? Bu sofranın edebidir, yavrum!..”

Torunu:
“-Bu kadar baskı karşısında depresyona girmez miydiniz babaanneciğim!” dedi.

“-Hayır, yavrum bizim zamanımızda saygı olduğu için sevgi hep bâkî kalırdı. Sevgi var oldukça da hiç depresyona giren olmazdı. Yemekler lezzetli, uykular dinlendiriciydi. Biliyor musun? Ben depresyon kelimesini ilk defa burada duydum, hattâ köyümüzde bir tane akıldan mahrum birisi vardı, «Deli İbram» derlerdi. Vallahi, o bile o kadar mutluydu ki, anlatamam. Akşama kadar sokakta çocuklarla oynar, acıkınca bir kapıyı tıklatır; «Aba acıktım, aba su ver!» derdi. Hangi kapıyı çalsa, boş çevrilmezdi. Berber saçları uzadıkça tıraş eder, hamamcı arada yıkardı. Cumaları esnaf elinden tutar, namaza bile götürürlerdi. Yani hiç kimse onu dışlamazdı..
Şimdi hiçbir şeye saygı kalmadı. Bak evlere bile saygı yok bu şehirde! Herkes akşam olduğu hâlde perdelerini örtmemiş, bütün evlerin içi görünüyor, ama kimse utanmıyor. Biz daha hava kararmaya başlamadan kalın perdelerimizi çeker, ondan sonra evin ışıklarını yakardık. Hattâ perde kapalıyken üzerimizi değiştirmeye edep eder; ışığı söndürür, yere çömelir öyle üzerimizi değiştirirdik. Gölgemizin bile dışarıdan görünebileceğini düşününce yüzümüz kızarırdı.”

Bu sırada gelini, oturduğu yerden kalktı, mahcup bir edâ ile salonun perdelerini çekti.

“-«Evin edebi, önce perdesinin çekilip çekilmediğinden belli olur.» derdi büyüklerimiz…

Evler, kocaman duvarlarla çevrilmiş avluların içinde olduğu hâlde hiç kimse iç çamaşırlarını ulu orta asmazdı, ev ahâlisinden bile edep ederlerdi. Ben daha küçükken giydiğim şalvarı en ön ipe asmışım, hemen anam gelip; «Kız, baban bugün avluya çıktı, senin şalvarın asılı idi, utancımdan yerin dibine girdim. Bir daha öyle ortaya asma, çamaşırların en arkasındaki ipe as!.. Üstüne uzun bir tülbent ört, sonra mandalla… Altında ne olduğu görünmesin!.. İffetimiz, edebimiz bir giderse, ortada îmanımız kalmaz!..» dedi. Tabiî ben 12 yaşlarındaydım, annem bunları bana söylerken ben yerin dibine girdim. Şimdi öyle mi? Geçende bir nefes alayım diye balkona çıktım, karşı komşu, bütün çamaşırları asmış uluorta, ben utancımdan hemen içeri girdim.

Bugün yemekler dışarıda yeniyor, «göz hakkı» oluyor, kimse umursamıyor. Çarşı pazardan alınanlar şeffaf poşetlerde eve geliyor; alan var, alamayan var. Göz hakkı, kıskançlık oluyor bu yenenlerde… Hiç şifâ olur mu yavrum? Bizim Peygamberimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem, «Yemeğinizin kokusu ile komşunuza eza etmeyiniz.» buyuruyor. Bugün kokuyla, gösterişle çevredekilere hep ezâ veriliyor. Tabiî ki yenilenler içinize sıkıntı veriyor. Sonra da «depresyon» diye diye doktorlara gidiliyor.

Evin bir edebi daha vardır ki, en önemlisi de budur herhalde… Evin içinde yaşananlar, aslâ dışarıda anlatılmaz; yenenler, içilenler, muhabbetleşmeler, kavgalar… Bu da evin iffetinden sayılır ve hiç kimseye anlatılmazdı. Bu yüzden problemler ev içinde kolaylıkla çözülürdü. Zaten Peygamberimiz de özellikle karı-koca arasında olanların etrafa yayılmasının ne büyük bir günah olduğunu hep hadislerinde anlatıyor, değil mi Leylâcım!..” dedi gelinine… Leylâ mahcup bir şekilde:
“-Evet anneciğim.” diyebildi.

Torunu:

“-Babaanneciğim, şimdi facebook diye bir şey var; insanlar gittikleri lokantalarda yedileri şeylerin fotoğrafını çekip binlerce kişiye gösteriyorlar!..”

“-Aayy ne ayıp… İnsan hiç yediğini söyler mi?”

“-Âh anneciğim, her hâllerinin fotoğrafları var. Gezdikleri yerlerin, yedikleri yiyecek-içeceklerin, aldıkları eşyâ ve kıyâfetlerin, hattâ beylerinin aldığı çiçekleri üzerinde yazdıkları notlarla paylaşıyor insanlar…”

“-Yavruuum, sen neler diyorsun? Kıyamet koptu kopacak desene… Evler çırılçıplak kaldı desene…” dedi gözyaşları içinde anlatmaya devam etti:

“-Biz beylerimizle yan yana yürümeye ar edinirdik; dul kalanlar var, evlenemeyenler var. Onların gönül yaralarına tuz basmayalım diye, beylerimizin bir adım gerisinden yürürdük… Şimdi kavgalar ortada, sevmeler ortada… Tabiî ki, hiç mahremiyet kalmayınca samimiyet de kalmıyor. Evin bereketi, büyüklere saygıdadır. Evin iffeti, örtülen perdedir. Sevginin iffeti, gizliliktedir. Gözün iffeti, göz kapaklarındadır. Bedenin iffeti, tesettürdedir. Utanma, hayâ, îmandan bir şûbedir. Bakın size, benim annemin anlattığı bir hikâyeyi anlatayım. Hikâye dedimse, adı hikâye… Aslında bir hadîs, hadîs-i kudsî hem de… Yani mânâsını Allâh’ın Peygamber Efendimize haber verdiği, sözlerini ise Peygamberimizin kendi sözleriyle ifade ettiği bir hadis…

Bu hadîs-i kudsîye göre:
“Allah Teâlâ, Âdem aleyhisselâm’ı yarattığı vakit Cebrâil aleyhisselâm ona üç hediye getirdi: İlim, hayâ, akıl. Ona dedi ki: «Ya Âdem!.. Bunlardan dilediğini seç!..»
Âdem aleyhisselâm aklı tercih etti. Cibrîl aleyhisselâm hayâ ve ilme, makamlarına dönmelerini emretti. Hayâ ve ilim dediler ki:

“-Biz, âlem-i ervâhta (ruhlar âleminde) hep beraber idik. Birbirimizden aslâ ayrılmayız. Ruhlar cesetlere girdikten sonra da aynı şekildedir. Ve akıl nerede olursa, biz ona tâbî oluruz.
Cibrîl aleyhisselâm da öyle ise yerlerinize yerleşin!..” diye emretmekle akıl dimağda, ilim kalpte, hayâ da gözde yerleşti.”
İşte bu hadîs-i kudsîde de anlatıldığı gibi, hayânın makamı gözdür. Bu yüzden hem gözümüzü korumak önemlidir, hem de göze hitâp eden şeyleri kontrol altında tutmak…”

Gelini:
“-Haklısın anneciğim, biz iffetimizi kaybettikçe buhranlarımız arttı.” dedi.

Torunu kaşığı sessizce bırakıp:
“-Ben babam gelince yemeğe başlayacağım, anneciğim!” dedi.
Babaanne de söylediklerinin evlatları üzerindeki tesirini görünce sessiz bir şekilde Allâh’a hamd etti.

The post MUTLU OLMAK İSTEYEN BU YAZIYI OKUSUN first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-olmak-isteyen-bu-yaziyi-okusun/feed/ 0
MUTLU BİR EŞ https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-bir-es/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=mutlu-bir-es https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-bir-es/#respond Fri, 06 May 2016 10:54:46 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1547 İnsanın yarısı, eşidir. Hayatın tadı, tuzudur. Yaşam onlarla tatlıdır. Eş, gelecek neslin sigortasıdır. Mutlu bir gelecek, eşine değer vermekle mümkündür.   Yüzler gülecekse, önce eş mutlu edilmelidir. Kim eşine ne kadar değer verirse, toplumda o kadar değer görür. Ruh sağlığı sağlam olanın eşi de mutludur. Eşler birbirini tamamlayan bir elmanın iki yarısı gibidir. Kurt araya …

The post MUTLU BİR EŞ first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
İnsanın yarısı, eşidir.

Hayatın tadı, tuzudur.

Yaşam onlarla tatlıdır.

Eş, gelecek neslin sigortasıdır.

Mutlu bir gelecek, eşine değer vermekle mümkündür.

 

Yüzler gülecekse, önce eş mutlu edilmelidir.

Kim eşine ne kadar değer verirse, toplumda o kadar değer görür.

Ruh sağlığı sağlam olanın eşi de mutludur.

Eşler birbirini tamamlayan bir elmanın iki yarısı gibidir.

Kurt araya girerse elmayı çürütür.

Kötülere fırsat verilmemeli…

En büyük problem diyalog kuramamaktır.

Eşler, birbirinin can suyudur.

Can, canana can vermeli…

Yolu açmalı, ruhunu daraltmamalı…

Problem çözülmek için olduğu unutulmamalı…

Karşılaşılan sorunlar, ne ilk ne de sondur.

Çocuklar, eşlerin hata ve sevaplarının sentezidir.

Kırılan her kalp sorunlu bir nesildir.

Ailenin nezle olması, toplumun hapşırmasıdır.

Uzun ince bir yolun ilk basamağındaki noktadadır eşler.

Eş, hayatı uzatan bir iksirdir.

Eş, hayatı zindan eden bir zehirdir.

Güzellikler varken, çirkinliğe akıl sahibi talip olmaz.

Gençlikten ihtiyarlığa, dinginlik ve esenlik katmak isteyenler eşlerine sahip çıkmalı…

Unutma, eşin de birinin kuzusu…

O da birilerinin gözünün nuru…

O da uykusuz gecelerin, çekilen çilelerin yaramaz çocuğu…

Nasıl bir değer verirsen yarın da senin çocuğuna öyle değer verir.

Unutulmamalı, bu dünya etme bulma dünyası…

Eş, eşinin nefes kanalıdır.

Ömrü uzatan bir peridir.

Yaşamdan tat alınacaksa, sevgi ve saygı ailelerin mayası olmalıdır.

Bereket, huzur ve bolluk, huzurlu ailelerin gölgesinde yetişir.

Marifet, eşlerin birbirlerini ezmesi, silmesi, yok etmesi değildir.

Eşlerin gözünün nuru yavrularının mutluluk anahtarı, anne ve babalarıdır.

Mutlu bir nesil, insanı seven bir toplulukla mümkündür.

Eşine hizmeti şeref bilen, en şerefli insandır.

Gelecekte ah dememek, bugünden kıymet bilmekle mümkündür.

Yarınların huzurlu olacaksa, bak gözlerine emanetinin.

Her türlü derdin çaresi, mutluluğun membaı eşlerin kalbidir.

Kalpleri kazanmışsan, kimse seni yolundan alı koyamaz.

Engeller, düz olur.

Sevgi ile beslenmiş bir hayatın önünde hiçbir engel duramaz.

Eşin yoksa şanssızsın.

Eşin varsa yalnız değilsin.

Eşin, yolunu aydınlatan bir fenerdir.

Eş, Allah’ın bir lütfudur.

Sıkıntı varsa, sorunu uzakta değil, kendinde ara.

Marifet ayrılık değil, birlik ve beraberliktir.

Mutluluk eşle eşdeğerdir.

The post MUTLU BİR EŞ first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-bir-es/feed/ 0
MUTLU BİR HAYAT https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-bir-hayat/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=mutlu-bir-hayat https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-bir-hayat/#respond Fri, 06 May 2016 08:40:48 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1521 Uzun ince bir yolun neresindeyiz. Dün yaşandı, bugün elinde yarın meçhul… Yarınların pişmanlıkla geçmemesi için, Bugünden yarını planlamak gerekir… Yaşanılan her olay bir kazançtır… Nefes aldığın her gün hedefe varabilmeye bir şanstır. Hayat kimseye kötülük yapmaz. İyilik ve çirkinlikleri oluşturan yine bizleriz. İnsanları her türlü zorluğa karşı güçlü tutan inançlardır. Unutma, her batış şanstır. Batan …

The post MUTLU BİR HAYAT first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Uzun ince bir yolun neresindeyiz.

Dün yaşandı, bugün elinde yarın meçhul…

Yarınların pişmanlıkla geçmemesi için,

Bugünden yarını planlamak gerekir…

Yaşanılan her olay bir kazançtır…

Nefes aldığın her gün hedefe varabilmeye bir şanstır.

Hayat kimseye kötülük yapmaz.

İyilik ve çirkinlikleri oluşturan yine bizleriz.

İnsanları her türlü zorluğa karşı güçlü tutan inançlardır.

Unutma, her batış şanstır.

Batan her gün yeni bir günün habercisidir.

Etrafınıza koro halinde bizi aşağı çekmek isteyenlere inat;

Geleceğe ümitle, azimle bakmalı…

Dünün olumsuzluklarından ders çıkartıp,

Geleceğe ümitle bakmak, hayata marifettir.

Tarihin altın sayfalarında yer bulanların ortak özelliği;

Yola tek başlarına çıkmalarıdır.

Engelleri, şans olarak görmeleridir.

Her olumsuzluktan fırsat oluşturmalarıdır.

Küsmeyi, kırılmayı belleklerinde silmeleridir.

Herkesi olduğu gibi kabul etmeleridir.

Yaşanılan sayılı günlerde sayısız hizmet yapmak…

Her kişinin değil er kişinin işidir.

Hayat bir problemdir.

Ama çözmeyi bilen için bir eğlencedir.

Bu yaşam alanı, bizlere sunulmuş bir fırsatlar manzumesidir.

Kimse kaderine, hayatta küsmemelidir.

Unutulmaması gereken, talih insanın yüzüne gülecektir.

Yeter ki; işini takip etmeli ve hayattan kopmamalı.

Her güne diri ve canlı başlamalı.

Belleğimiz olumsuzlukların değil güzelliklerin merkezi olmalı.

Dost sayısı artmaz,

Dostluk fedakârlıktır.

Kara günde fener olabilmektir.

Herkesin kaçtığı dönemde kale gibi durabilmektir.

İnsan güçlü ise dost görünümlü post çoktur.

Ayağın kaymaya başladığı anda hakiki dostlar yanındadır.

Unutulmaması gereken, bu hayatta herkes yaptığının karşılığını görecektir.

Kimseye kalmayan bu hayat sana da kalmayacak!

Ama öyle yaşa ki, sen olmasan da gönüllerde yaşa.

Tarih seni, dostlar hatıranı unutmasın.

Mutlu bir hayat dostlarla mümkündür.

Mutlu bir nesil mutlu anne babalarla kaimdir.

Gülen yüzler mutluluğunu yaşamında uygulayandır.

The post MUTLU BİR HAYAT first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/mutlu-bir-hayat/feed/ 0