Algı Operasyonları Haberleri | Hatay Haber, Hatay Haberleri https://www.hatayinnabzi.com Hatayın Nabzı Mon, 08 Aug 2016 07:22:45 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.4.3 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün algı operasyonları https://www.hatayinnabzi.com/15-temmuz-sonrasi-fetonun-algi-operasyonlari/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=15-temmuz-sonrasi-fetonun-algi-operasyonlari https://www.hatayinnabzi.com/15-temmuz-sonrasi-fetonun-algi-operasyonlari/#respond Mon, 08 Aug 2016 07:22:45 +0000 http://www.hataytr.com/?p=2916 Herhangi bir konuda bir uçtan diğer uca gidişi anlatan ‘İfrat-Tefrit’ algısının en belirgin hallerini yaşıyoruz. Biz överken de abartırız, yererken de, korkarken de.. Bir olaya, olguya, harekete, grup veya oluşuma bakarken; seviyor ve taraf isek kötü yanlarını görmeyiz, karşıt isek iyi yanlarını görmezden geliriz. F. Gülen diye bir adam var ve 1980’lerden bu yana ülkemizin …

The post 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün algı operasyonları first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Herhangi bir konuda bir uçtan diğer uca gidişi anlatan ‘İfrat-Tefrit’ algısının en belirgin hallerini yaşıyoruz. Biz överken de abartırız, yererken de, korkarken de..

algı operasyonları

Bir olaya, olguya, harekete, grup veya oluşuma bakarken; seviyor ve taraf isek kötü yanlarını görmeyiz, karşıt isek iyi yanlarını görmezden geliriz.

F. Gülen diye bir adam var ve 1980’lerden bu yana ülkemizin gündemini işgal ediyor. Bu adam kimi dönemlerde yer altına çekildi, kimi dönemlerde ise gerçek yüzünü gösterir şekilde görünürlük arz etti.

Özellikle 1990’lardan sonra anormal ve şaşırtıcı bir hızla büyüyerek ülkemizin gündeminde yer aldı.

Geldiğimiz noktada; ülkemizin baş belası  haline geldi. 15 Temmuz gecesi ise bu ülkeyi “İşgal” etmek isteyenler namına, köpekçe ihanetlerin en büyüğünü irtikap etti.

Yıllarca bu adamın hasenatı(!), ağlaması-zırlaması, derin ve deruni boyutu, eğitimseverliği, ”İslamiliği” konuşuldu.

İsmi lazım değil olan “bu adam”ın “sevgi, hoşgörü, dinler arası barış” vb. gibi tuzak söylem ve eylemleri sempatiyle karşılandı ve sevildi.

Ama 1980’deki bu adamla 15 Temmuz katili “şizofren” arasında hiçbir fark yok. Bu cani, katil, alçak 30 yıl önce de aynı idi, şimdi de aynı…

İnanın “ağlayarak kandıran”, milletin “şefkat, himmet, merhamet” duygularını sömüren bu adamın dününden bugününe değişen hiçbir şeyi yok.

Değişen sadece bizim algılarımız ve bu alçak katilin “algı operasyonlarına” ve“cilalı imaj”ına olan aldanışlarımız.

Adam beyninin arka planındaki vahşeti gizlemek için sürekli duygusal, sevgi içerikli, merhamet vecdi içinde ağlar haliyle bugünlere geldi.

Artık son tahlilde “Güneş balçıkla sıvanmaz” noktasına geldik. Adam’ın sevgi, uzlaşı, hoşgörü yaldızları dökülerek, vahşet ve katliam kusan silahları, tankları, bombaları ortaya çıktı. Fetullah’a aldananlar için artık bu yalancı“İslamcı”, münafık  “aslına rücu etti”.

Tam bu anda bir noktaya dikkat çekmek istiyorum:

Yıllarca  bu adamın “göz boyama” işlerine göz kapatıp her şeyinde bir anlam, mana ve adeta mucize(!) arama gafletinde bulunuldu.

Ama artık bu kanlı katil ve “Cemaat”inin (cemaat kavramına kurban olsunlar)  PKK-DAEŞ-El Kaide gibi Terör örgütlerinden bir farkı olmadığı ortaya çıktı. Hepsi de kendi örgüt ideolojileri olmayan “Sahibinin Köpekleri” cinayet projeleridir.

Bu FETÖ mensupları daha önce de algılarla oynayarak “sanal bir imajla”kendilerini yaldızlamakta çok mahirdiler. Bu konuda maalesef ki, başarılı da oldular. Duygusal boyutu ön planda olan milletimizi yaptıkları “algı operasyonları” ile aldanma tuzağına düşürdüler.

Şimdi ise sevgi, şefkat, höşgörü algısını bir kenara atıp, korku ve korkutma konusunda bilişsel bir algı oluşturmaya çalışıyorlar.

“Civciv yumurtadan yirmi günde çıkar”mış, bu tarih de 14 Ağustos’a denk gelirmiş, o tarihte kesin bir şey olacakmış. Yok efendim filanın komşusu “16 Temmuz sabahı kaçarken hizmetçisine dört ay sonra geleceğim evime iyi bak demiş”, elektirikler kesilecekmiş, trafolara saldırı olacakmış, suikastlar olacakmış. Maalesef bu alçak ve etrafındaki beyni kısırlaştırılmış, ruhları iğdiş edilmiş beşeri tapınmacı muti güruhca piyasaya sürülen bu ve benzeri birçok dezenformasyon amaçlı söylenti dilden dile dolaşıyor.

15 Temmuz gecesi katliamı  yaşamış halkımız, zaten istim üstünde kızgınlık, vecd ve teyakkuz halinde hayatını sürdürüyor. Millet bu ruh halindeyken, böylesi söylentiler tam da FETÖ’cülerin isteği bir “kaos” ortamını oluşturmaya uygun bir zemin hazırlıyor.

Diyorum ki;
• Devlet ve millet olarak her türlü önlemi almalıyız, müteyakız olmalıyız, hüsnü zandan uzak ve ciddiyet içinde her türlü tedbiri alarak apansız yakalanmamalıyız. Alınacak tedbir ve önlemler mutlak gerekli ve elzemdir. Amenna…

• Ama bir meczub, şarlatan ve efendisinin sadık uşağı kişinin hezeyanlarına da haddinden fazla değer vererek “ölümü yaklaşan” bu köpeğin ülkemizin psikolojisini bozmasına  fırsat vermemeliyiz. Bu adam, sahibi adına havlayan bir köpektir ve tek başına kendisi bir hiçtir ve ihanet görevi bitince tarihin çöplüğüne atılacak bir aparattır.

• Terör Örgütleri en ağır darbeyi aldıklarında “yıkılmadık ayaktayız”görüntüsü oluşturmak için salyalar saçmaya, tehditler savurmaya ve zırvalamaya başlarlar. Bu onların imaj sorunudur ve kuyruğu dik tutma gayretidir. Ama unutulmasın ki; bu köpek “cami duvarına işedi.” Son günlerdeki kudurumuş köpekler gibi ağzı köpürerek ileri sürdüğü şizofrenik iddiaları, efendisine sadakat söylemleri ve  havlamaları bu yüzdendir.

• FETÖ köpeğini ülkemize salan arkasındaki güçler bizim “kaza ve kadar”algımızı sarsmaya çalışıyorlar. Bunlar beşeri algılarla imani olan ne varsa ona saldırıyor ve o noktada bir “algı yanılması” oluşturmayı hedefleyerek özelliği, niteliği belli olmayan bir karmaşa çıkartma peşindeler.

• Ama unutmamalıyız ki; 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan halk “sanal verilerle, soyut algılarla” yaşamadığını, “ecel birdir tegayyür etmez” inancını, gerçek hayatın ve vatanseverliğin sosyal medya üzerinde yazılan  sahte ve alçak cümlelerden ibaret olmadığını cümle aleme gösterdi. En önemlisi de, kendimize inancımızı kaybettiğimizi düşündüğümüz anda, kendi kendimize “diriliş, şahlanış ve şahadet”in ne olduğunu bizzat yaşattı.

• 15 Temmuz gecesi yaşanan  ihanet ve saldırı, düşmanı hafife almamak gerektiğini hepimize gösterdi. Ama Fetullah denen bir meczubu da, bu kadar büyüterek onun istediği tuzağa düşmememiz gerektiğini de unutmayalım. O adamın asıl amacı kendi popülaritesinin köpürtülmesi ve gündemde  tutulmasıdır. FETÖ’nün ihanetini, alçaklığını, sapkınlığını unutmayalım ama onun zırva hezeyanlarına haddinden fazla önem vererek, kendini bir halt sanan böyle bir alçağı havaya sokmayalım. Çünkü şeytana ruhunu satmış olan bu güruhun “Türkiye’de huzursuzluk var, karmaşa var, kimse gece yatağında rahat uyuyamıyor” diye sırtlan yüzlerini gülümsetmeyelim. Bunlar“şuyu vukuundan beterdir” sözüne sarılmış halde  dışardan provakatif münafıklıkla, kargaşa çıkartmayı mertçe dövüşmelere tercih eden, ruhu ve beyni “fahişeleşmiş” insan suretli “çukur” yaratıklardır.

• Artık bunlar tek başlarına, sahipleri olmadan, efendilerinden “hoşt” sözünü duymadan icrai bir şey yapamazlar. Sadece çemkirirler ve havlarlar.

• Biz tedbirli olacağız, düşmana aman vermemek için önlemlerimizi alacağız ve gardımızı düşürmeyeceğiz. Gerisinde Rabbimize tevekkül edeceğiz. Biz biliyor ve inanıyoruz ki; “kaderin üstünde bir kader vardır”. FETÖ ve  köpeklik yaptıkları efendilerinin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır ve  Rabbimiz düşmanlara ve  münafıklara aman vermeyecektir.

The post 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün algı operasyonları first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/15-temmuz-sonrasi-fetonun-algi-operasyonlari/feed/ 0
ALGI OPERASYONLARI https://www.hatayinnabzi.com/algi-operasyonlari/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=algi-operasyonlari https://www.hatayinnabzi.com/algi-operasyonlari/#respond Wed, 04 May 2016 17:25:33 +0000 http://wp.hataytr.com/?p=1263 Bizde meşhur bir söz vardır;  bir şeyin söylentisinin, söylentiye konu olayın olmasından daha beter olduğunu ifade eder; “şuyuu vukuundan beter” Bu sözün pratiğini son zamanlarda maalesef fazlasıyla görmekteyiz. Günümüzde, gerçekte olmayan ama varmış gibi sanılması istenen bu duruma “algı” denir. Öyle bir hale geldik ki; sevmediğimiz kişi, durum, kurum  veya olayları, oluşturduğumuz “sanal haberler” ve oluşturulan …

The post ALGI OPERASYONLARI first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Bizde meşhur bir söz vardır;  bir şeyin söylentisinin, söylentiye konu olayın olmasından daha beter olduğunu ifade eder; “şuyuu vukuundan beter

ALGI OPERASYONLARI

Bu sözün pratiğini son zamanlarda maalesef fazlasıyla görmekteyiz. Günümüzde, gerçekte olmayan ama varmış gibi sanılması istenen bu duruma “algı” denir. Öyle bir hale geldik ki; sevmediğimiz kişi, durum, kurum  veya olayları, oluşturduğumuz “sanal haberler” ve oluşturulan yalan “algı”larla köpürterek sunma dönemi yaşamaktayız.

Bilişimin geldiği son noktanın  silah gibi kullanılmasının bizi getirdiği son kerte budur. Yazılı görsel medya dediğimiz gazete  ve TV’ler, sosyal medya denilen  facebook, twitter vb. gibi sınırsızca saldırının gerçekleştirilebildiği ve hele de; vicdandan, insanlıktan yoksun, ruhu ihanetle kirlenmiş  kişiliklerin saldırı silahı haline gelmiş argümanlardır. Bu  iletişim araçları ülkemizde kahpece  yapılan “itibarsızlaştırma” veya “ sahte kahraman türetme” platformları olarak,  bu “algı operasyonlarının” en temel araç ve gereçleri haline gelmiştir.

Bu araç ve gereçlerle saldıranların kim  olduğu,  neden saldırdığı ve kimin değirmenine su taşımak için çalıştığı işin püf noktasıdır.  Bu noktada üç kategori  kendini göstermektedir.

Birincisi; “Gelişen Türkiye” düşmanlarıdır. Bu kesim, husumetlerini her imkanda ve fırsatta ortaya koyup, her alanda saldıran yabancı “komplo teorisyenleri” ve “toplum mühendisleri”dir. Ki bunlar zaten on yıllardan beri bu coğrafya’ya, ve Kadim Türk Devlet’lerine  tarihin her safhasında, konjonktürün imkanları boyutunda hep saldırmış ve sürekli düşmanlık içinde bulunmuş dışsal odaklardır. Bunlar için Abdulhamit de, Menderes de, Özal da ve günümüzde Erdoğan da aynı nitelikte düşmandır. Çünkü bu  kişilikler  ülkelerinin bağımsızlığını ve büyümesini öncelemiş, “kendi kararlarını kendi alabilmekten yana olmuş”  “Onlar”ın dümen suyuna girmeye başkaldıran liderlerdir…

İkincisi; İçerdeki “hain”lerdir. Bunlar birinci şıkta yer alan “harici” düşmanların  maşası konumunda olup , kendi milletine, devletine, coğrafyasına ihanet içinde olan bu ülke vatandaşlarıdır. Bunlar da maalesef tarihin her safhasında var olagelmişler ve günümüzde de kişisel menfaat ve emelleri için, ekmeğini yiyip, suyunu içtikleri devletine ihanet etmekten geri durmamış, karakter ve kişilik yoksunu “hainler”dir. Kimi şirket, tv, gazete ve yazarlara bakılırsa bunların kimler olduğu hemen görülecektir. Bu kesim,  kendisini Necip Fazıl’ın şu söyleminde  çok iyi görecektir; “ Bazı insanlar alçakgönüllüdür, Bazıları da alçak olmaya gönüllüdür”. Bu anlatım başka söze ve yoruma hiç  gerek bırakmıyor diye düşünüyorum.

 

Üçüncüsü ise;  ilk iki kısımdaki kişi ve kuruluşların oluşturdukları “algı operasyonları”yla gerçekleştirdikleri saldırıların asıl amacını görmeden, sadece söylenen, görülen ve “algı”latılmak istenen yalanlarla, “saf ve safiyane” şekilde hareket edip, bilmeden “ihanet çetelerinin” oluşturmak istedikleri, “gerçekte olmayan algı”larla kendi devlet ve yöneticilerine husumet ve  sui zan besleyen bir kesimdir.

Bu konuyla ilgili örnekler verecek olursak;  son birkaç yıldır yaşadığımız pek çok olay ve konu bu duruma çok güzel özet’lik teşkil edecektir.

Mesela; birkaç yıl önce Adana’da durdurulan MİT Tırlarıyla ilgili oluşturulmak istenen “algı”…

Amaç ne idi?

Türkiye’yi teröre ve özellikle de DEAŞ (işid) terörüne destek veren bir ülke gibi algılatmaktı. Orada Türkiye’nin amacı ne idi? Bayır Bucak Türkmenlerine, soydaşlarımıza  yardım edebilmekti.

Ama işin bu kısmı gölgede kaldı ve oluşturulmak istenen ve oluşturulan “algı” baskın geldi.

İkinci bir örnek ise günümüzden verelim.

Son bir iki gün içinde Kobani’ye saldıran DEAŞ’la ilgili…

Saldırı gerçekleşiyor ve yukarıda saydığımız iletişim  enstrümanlarıyla,  yine aynı mihrak ve Türkiye düşmanları “algı bombardımanına” başlıyor… “Kobani’ye saldıran DEAŞ militanları  Türkiye’den  geldiler” . Amaç yine aynı,  hedef yine aynı, saldıran “üst akıl” yine aynı… Türkiye’yi zorda bırakmak ve uluslar arası arenada terörle yan yana göstermek..

Ülkemizin diplomatik zeminde zorda kalması için bu yapılanların yanında, dahilde de benzeri şeyler aynı “organize aklın” organizasyonuyla devam ediyor.

Ne oluyor  peki…?

Önce “Gelişen Türkiye”nin izzet ve azametine uygun yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı gündeme alınıyor. Önce ABD’de  kin ve husumet kusan bir gazete başlıyor eleştirmeye, sonra İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail  medyası..  Sonra ise içerdeki maşalar giriyor devreye..

Neden peki?

Çünkü onlar Kaplan bir Türkiye değil, kedi gibi bir Türkiye istiyor…

Kendileri  devletlerinin büyüklüğünü ve azametini  göstermek için, kamu  binalarını restore etmek amacıyla  üç-beş milyar dolar harcarlar, bunu da gururla anlatırlar, ama Türkiye yapamaz.  Çünkü; Sen “küçük ve peyk Türkiye” olursan onlar için en makbulsün, neyine senin ülkeni, ekonomik, kültürel ve kurumsal büyütmek… Neyine senin  böyle ihtişamını gösterecek “külliyeler” yapmak…

Cumhurbaşkanlı’ğıda iftar yemeği veriliyor. Bu defa “dahili hain”lik devreye giriyor ve “ 200 bin TL’lik masada, 300 bin TL’lik iftar yemeği yeniyor” diyor.

Sonra Cumhurbaşkanlı’ğından işin gerçeğine dair açıklama  geliyor;  bilgili, belgeli:  Masanın değeri beş altı bin lira, sandalyeler  ve çatal-bıçak-tabak vb. gibi aparatlar eski cumhurbaşkanları döneminden kalma ve yemeğin değeri de kişi başı 30 TL…

Bir başkası başlıyor söylemeye, bilmem neymiş, altın kaplamalı klozetmiş… Ve buna ne  acıdır ki;  bir muhalefet lideri de alet olabiliyor. Ne uğruna? Düşman diye kategorize ettiği Erdoğan’ı millet nezdinde yıpratmak, müttehem duruma düşürmek için…

Yahu kardeşim birazcık tarih okuyun, senin ecdadın donanması İnebahtı’da  yakıldığında; “Bu devlet öyle bir devlettir ki; cümle donanmanın direklerini altından, lengerlerini gümüşten, iplerini ibrişimden ve yelkenlerini atlastan yapmakta güçlük çekmez” der ve beş buçuk ay sonra tam iki yüz elli gemi, bütün teçhizatı, silahları ve cephanesiyle harbe hazır olarak, Kılıç Ali Paşa’nın kumandasında, 12 Haziran 1572 Perşembe günü Akdeniz’e açılır ve bir asır daha bu suları bir Osmanlı gölü halinde tutar.

Peki bu haberleri yapanlar aslında gerçeği bilmiyorlar mı acaba?

Biliyorlar biliyorlar,  bilmez olurlar mı, hem de çok iyi biliyorlar… hatta domuz gibi biliyorlar ve bu haberi yaparken de;  içindeki kin, husumet ve ülkesine garezi yüzünde  adi ve kalleşçe bir gülümsemeye dönüşüyor. “ben pisliği atayım, sen çalış temizlemeye” dercesine bir kahpelikle hareket edecek kadar, ne yaptığını iyi biliyor.

Ama amaç farklı… Amaç Ülkenin kurum ve kişiliklerini “itibarsızlaştırma” ve “kuşku uyandırma”, yani “at iftirayı, tutmazsa da izi kalır” mantık ve sinsi kalleşliği…

İhanet öyle bir dürtüdür ki;  “sahibinin köpekliğine alışmış bu hainler” bu güdülerini durduramıyorlar. Sahibine  sadık köpeklik bu olsa gerek; “hainlik”…. Çünkü başka kelime -inanın-  bulamıyorum bunları vasıflandırmak için…

Bu noktada yine Necip Fazıl’ın çok güzel bir sözünü hatırlatmak istiyorum; “Bizdeki muhalefet iktidarı düşürmek uğruna, Vatanı düşürmeye razıdırlar”

Ben yukarıda üç kategori olarak sınıflandırdığım kesimin ilk ikisine hiçbir şey söylemiyorum.  Çünkü onların ilki olan dışsal düşmanlar, yapması gerekeni yapıyorlar, çünkü onlar “Güçlenen Türkiye”yi asla istemezler. İkinci kategoridekiler,  yani bu ülke vatandaşı olup da harici düşmanların maşalığını yapanlar  bilerek ve ihanetin farkındalığı içinde “sahiplerince” verilmiş “hainlik”lerini ifa ediyorlar. Bunlara söylenecek tek şey var;  “hain iflah olmaz”, olmayacak da…

Benim asıl sözüm;  vatanını seven, milletine, milliyetine muhabbet besleyen ve ülkesi için her türlü fedakarlığı yapabilecek olan ama “saf ve safiyane” şekilde  şeytani emellerle ülkeye düşmanlık edenlerin  “algı operasyonuna” alet olan kesimedir.

Bu güzel ülkemin güzel insanlarına şunu hatırlatmak isterim. Atalar güzel söylemiş; “ hele şu toz duman bir dağılsın, bindiğin at mı eşek mi o zaman anlarsın”

Yeri gelmişken, harici ve dahili ihanet şebekelerinin emellerine ve faaliyetlerine dair oldukça ufuk açıcı ve hala ilk günkü gibi tazeliğini koruyor  olması hasebiyle  ülkemiz  insanlarına;  Atatürk’ün  “Gençliğe Hitap”ını yine ve yeniden okumalarını şiddetle  öneriyorum. Çünkü aynı mihraklar Atatürk’le ilgili bile; kitaplar, makaleler yazıp “överek yerme” densizliğini yaparak  aynı “itibar cellatlığını” göstermişlerdi.

Bu Vatan’ın güzel insanları:  hangi partiden olursanız olun, hangi siyasi fikre sahip olursanız olun ama unutmayın ki bu ülke tektir, bu ülke hepimizindir, bu ülke bizimdir. Başka ülkemiz yoktur.

Etrafımız ateş çemberi içindeyken, bu ateş kapanına bizi de sokmak isteyenlere bilmeyerek alet olmayalım.

Yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz bir olay ve olguyla ilgili; “aslında nedir, ne oldu” diye aklımızla, kalbimizle ve vatanseverliğimizle bakmadan hemen alet olmayalım. Çünkü “at izi it izine karışmış”  bir ortamda, “mayınlı bir zeminde” yürürken, dost yüzlü düşmanların “paralel, maskeli, ve bizdenmiş gibi” suretlerine aldanmayalım.

Birimizin sevdiğini başka birimiz sevmek zorunda değiliz. Birimizin siyasi fikrini başka birimiz benimsemek zorunda değiliz.  Birimizin güzel dediğine diğerimiz güzel, hoş demek zorunda değiliz.

Ama biz beraber yaşamak zorundayız, biz birbirimize tahammül etmek zorundayız, bizim bizden başka dostumuz yok…

Biz “harice” karşı tek yumruk olmak zorundayız ve “severiz sevdirmeyiz, döveriz dövdürmeyiz” demeye mecbur ve mahkumuz.

Çünkü;

BİZİM BİZDEN BAŞKA DOSTUMUZ YOKTUR AMA DÜŞMANIMIZ ÇOKTUR

The post ALGI OPERASYONLARI first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/algi-operasyonlari/feed/ 0