Sağlık Haberleri | Hatay Haber, Hatay Haberleri https://www.hatayinnabzi.com Hatayın Nabzı Mon, 17 Aug 2020 14:31:46 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.2 YENİ KORONA VİRÜS (COVİD-19) https://www.hatayinnabzi.com/yeni-korona-virus-covid-19/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=yeni-korona-virus-covid-19 https://www.hatayinnabzi.com/yeni-korona-virus-covid-19/#respond Mon, 17 Aug 2020 13:27:51 +0000 https://www.hatayinnabzi.com/?p=5718 Bugünlerde gündemin en önemli maddesi Korona virüsünün sebep olduğu Covid 19 enfeksiyonu. Bende bu konuda bir miktar bilgilendirmede bulunmak isterim1)YENİ KORONAVİRÜS NEDİRYeni Korona virüs solunum yolu enfeksiyonu yapan bir virüstür.2)YENİ KORONAVİRÜS NASIL BULAŞIR?Hasta kişilerin öksürme veya hapşırmayla ortaya saçtığı damlacıkların ortamdaki diğer bireylerin ağız, burun ve gözlerine temasıyla, damlacıkların yapıştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız, …

The post YENİ KORONA VİRÜS (COVİD-19) first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Bugünlerde gündemin en önemli maddesi Korona virüsünün sebep olduğu Covid 19 enfeksiyonu. Bende bu konuda bir miktar bilgilendirmede bulunmak isterim
1)YENİ KORONAVİRÜS NEDİR
Yeni Korona virüs solunum yolu enfeksiyonu yapan bir virüstür.
2)YENİ KORONAVİRÜS NASIL BULAŞIR?
Hasta kişilerin öksürme veya hapşırmayla ortaya saçtığı damlacıkların ortamdaki diğer bireylerin ağız, burun ve gözlerine temasıyla, damlacıkların yapıştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız, burun veya göze götürülmesiyle bulaşabilmektedir.
3)YENİ KORONAVİRÜS BELİRTİLERİ NELERDİR?
En çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve solunum sıkıntısıdır.
Şiddetli vakalarda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilir.
Yeni Korona virüsün kuluçka süresi 2 ila 14 gündür.
4)KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?
Akut solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmaya yönelik öneriler, Yeni Korona virüs enfeksiyonu için de geçerlidir.
Öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burun tek kullanımlık mendille kapatılmalı, mendil yoksa dirseğin iç kısmı kullanılmalıdır.
Tokalaşma ve sarılmadan kaçınılmalıdır.
Olabildiğince kalabalık ortamlardan uzak durulmalıdır.
Kirli ellerle ağız, burun ve gözlere dokunulmamalıdır.
5)KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?
El hijyenine önem verilmelidir.
Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol içerikli el antiseptiği kullanılmalıdır.
Sınıflar ve iş yerleri başta olmak üzere kapalı alanlar sık sık havalandırılmalıdır.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli ve sağlıklı beslenilmelidir. Gıdalar tüketilmeden önce iyice yıkanmalıdır.
6)BELİRTİLERİ VARSA NELER YAPILMALIDIR?
Eğer öksürüyorsanız, ateşiniz varsa ve nefes almakta zorlanıyorsanız, cerrahi maske takarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.
Evde izolasyon önerilen bir kişiyle aynı odada bulunduğunuz anlarda maskenizi mutlaka takın.
7)TANISI NASIL KONULUR?
Yeni Korona virüsü tespit edebilmek için gerekli olan moleküler testler ülkemizde mevcuttur.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü laboratuvarlarında çalışılmaktadır.
8)ÖNLEMEK VEYA TEDAVİ ETMEK İÇİN BİR İLAÇ VAR MIDIR?
Halen hastalığa özel bilinen bir tedavi yoktur. Hastanın genel durumuna göre gerekli destekleyici tedavi verilir
9)ANTİBİYOTİKLERLE TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ? AŞISI VARMIDIR?
Antibiyotikler virüslerin neden olduğu enfeksiyonları önlemek veya tedavi etmek amacıyla kullanılmaz.
Yeni Korona virüs için geliştirilmiş bir aşı henüz bulunmamaktadır. Fakat aşı geliştirme çalışmaları ve tedaviye yönelik çalışmalar devam etmektedir.
10)KİMLER DAHA FAZLA ETKİLENİR?
Elde edilen veriler doğrultusunda, ileri yaştakiler ve kronik hastalığı olanlarda enfeksiyonun ağır seyretme riski yüksektir.
11)EVDE BAKILAN HAYVANLAR YENİ KORONAVİRÜS BULAŞTIRABİLİR Mİ?
Evde bakılan kedi/köpek gibi evcil hayvanların Yeni Korona virüs ile enfekte olması beklenmemektedir.
Evcil hayvanlarla temas sonrası her zaman eller su ve sabunla yıkanmalıdır. Böylece hayvanlardan bulaşabilecek hastalıklara karşı korunmuş oluruz
12)BURNU TUZLU SU İLE YIKAMAK YENİ KORONAVİRÜS ENFEKSİYONUNU ÖNLEMEYE YARDIMCI OLUR MU?
Hayır. Burnu tuzlu su ile yıkamanın insanları Yeni Korona virüs enfeksiyonuna karşı koruduğuna dair bir kanıt yoktur.
Tüm okuyuculara sağlıklı mutlu günler dilerken maske kullanmalarını, sosyal mesafeye dikkat etmelerini ve el hijyenine özen göstermelerini şiddetle tavsiye ederim

The post YENİ KORONA VİRÜS (COVİD-19) first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/yeni-korona-virus-covid-19/feed/ 0
İdrarda kan görülmesi sağlık için ciddi bir uyarı https://www.hatayinnabzi.com/idrarda-kan-gorulmesi-saglik-icin-ciddi-bir-uyari/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=idrarda-kan-gorulmesi-saglik-icin-ciddi-bir-uyari https://www.hatayinnabzi.com/idrarda-kan-gorulmesi-saglik-icin-ciddi-bir-uyari/#respond Thu, 09 Mar 2017 06:27:27 +0000 http://www.hataytr.com/?p=3703 En sık görülen kanser türleri arasında erkeklerde 7’inci sırada olan böbrek kanseri, günden güne artan görülme oranıyla listenin üst sıralarına ilerliyor. Prof. Dr. Mert Başaran, hastalığın risk faktörleri, belirtileri, tedavisi ve önlemleri hakkında önemli bilgiler verdi. Günümüzde, hekimlerin artan görülme oranına dikkat çektiği hastalıklardan biri de böbrek kanseri. Prof. Dr. Mert Başaran, giderek artan sıklığıyla …

The post İdrarda kan görülmesi sağlık için ciddi bir uyarı first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
En sık görülen kanser türleri arasında erkeklerde 7’inci sırada olan böbrek kanseri, günden güne artan görülme oranıyla listenin üst sıralarına ilerliyor. Prof. Dr. Mert Başaran, hastalığın risk faktörleri, belirtileri, tedavisi ve önlemleri hakkında önemli bilgiler verdi.

Günümüzde, hekimlerin artan görülme oranına dikkat çektiği hastalıklardan biri de böbrek kanseri. Prof. Dr. Mert Başaran, giderek artan sıklığıyla böbrek kanserinin birçok tetikleyici unsuru olduğunu belirtiyor. Çevre kirliliğinin, ağır metal sanayisindeki iş koşullarının ve sigara kullanımının böbrek kanseri riskini artırdığını ifade eden Prof. Dr. Mert Başaran, hastalığın en önemli belirtisinin idrardaki kan olduğunu vurguluyor. Erken tanının her hastalıkta olduğu gibi böbrek kanseri tedavisinde de önemli bir yeri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Başaran, hastalığın yavaş ilerlemesi ve tedaviye yüksek oranda cevap vermesinin de hastalar için ciddi bir avantaj olduğunu sözlerine ekliyor.

 

Böbrek kanserinin yavaş ilerleyen bir kanser türü olması tedavi şansını artırıyor

Kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülen böbrek kanserinin son zamanlardaki artışıyla beraber, risk faktörlerinin ve belirtilerinin daha çok önemsenmesi gerekiyor. Hastalığın oluşmasını etkileyen birçok iç ve dış faktör olduğunu belirten Prof. Dr. Mert Başaran metallerin, çevre kirliliğinin ve sigara kullanımının önemli tetikleyiciler olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Başaran’ın açıklamalarına göre bu risk, özellikle petro-kimya sanayisinde çalışmış, kurşun ve benzin gibi ağır metallere maruz kalmış kişilerde; sigara kullanıcılarında; diyabet, hipertansiyon, diyaliz ve kronik böbrek hastalarında toplumdaki diğer bireylere oranla daha çok artmış görülüyor. Böbrek kanserinin teşhisinin ultrason görüntüleriyle kolayca yapılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Başaran, ”Yıllık check-uplarda yapılan karın ultrasonlarına bakıldığında, böbrekteki 1 cm’den büyük kist veya kitleler tespit edilebilir. Meme ve akciğer kanserlerinde 4 cm’lik bir tümör ileri evreleri işaret ederken böbrekteki 4 cm’lik tümörler evre 1 kabul edilir. 7 cm’ye kadar olan tümörler ise, lenf bezine metastaz olmadığı durumlarda cerrahi yöntemle iyileştirilebiliyor. Ayrıca böbrek kanserinin erken dönemdeki ilerlemesinde, meme kanseri gibi hızlı büyüyüp metastaz yapma veya akciğerdeki gibi aylar içerisinde hızlı ilerleme gibi durumlar söz konusu değil. Öyle ki kitlenin büyüme hızı yılda 1-2 cm olup da takip edilebilen bazı tipleri de olabiliyor. Yavaş seyirli bir hastalık olduğu için, hiçbir semptomu olmayan kişilerde yılda 1 kez ultrason yapılması hastalığın erken teşhisi için yeterlidir.” dedi.

 

İdrardaki kanama böbrek kanseri için önemli bir sinyal

Hastalık ilerledikçe kitlenin büyümesiyle ağrılar oluşabileceğini ve idrarda kanamanın teşhis için önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Başaran konuyla ilgili olarak şunları sözlerine ekledi: “İdrardaki kanama, böbrek kanseri için göz ardı edilemeyecek bir işarettir. Böbrek taşı analizi yapılan bireylerde, her defasında kanamanın taştan kaynaklandığından emin olmak ve kadınlarda menstrüasyon döneminde oluşabilecek kanamalarla böbrek kaynaklı kanamaları karıştırmamak gerekir. Kanama bir kereye mahsus olsa bile, bu gibi durumlarda hastanın idrar yolları böbrek de dahil olmak üzere incelenmelidir. Hastalarda idrarda kan görülmesi bir kez olup devamındaki aylarda olmayıp, daha sonra tekrarlayabilir. Ancak bu olay ciddi bir uyarı niteliğinde algılanarak doktor denetiminde üzerine gidilip ne olduğu ortaya konulmalı ve iyi takip edilmelidir.”

 

Yeni nesil hedefe yönelik tedaviler böbrek kanseri tedavisinde dönüşüm sağlıyor

Böbrek kanserine ultrasonla hızlı şekilde tanı konulduktan sonra ileri teknoloji görüntüleme teknikleriyle tümörün türü belirlenebiliyor. Bu tetkikler, tüm tanıların yüzde doksanından fazlasında kullanılıyor. Tedavi aşamasında kemoterapinin değil, hedefe yönelik tedavi yönteminin kullanıldığını ifade eden Prof. Dr. Mert Başaran konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Böbrek kanseri tedavisinde son 10-15 yılda çok şey değişti. Daha önceki tecrübelerimizden kemoterapinin bu işte etkili olmadığını biliyorduk. Son 10-15 yılda ise tümörü hedefleyen moleküller var. Böbrek tümörlerinin damarsal yapılarının çok zengin olduğunun görülmesiyle yeni damar gelişimini engelleyen ilaçlar tedavide etkin bir şekilde kullanılmaya başlandı. Bu tedavi yönteminin direkt hedef bölgeye yönelerek hastalığın küçülmesini ve gerilemesini sağladığı kanıtlandı ve hastanın yaşam süresini ikiye katlayacak kadar etkili olduğu görüldü.”

 

Çevre kirliliğine ve sigara kullanımına dikkat

Prof. Dr. Mert Başaran, böbrek kanserinin en önemli etkenlerinden biri olan çevre kirliliğine karşı gerekli önlemlerin, yetkili kurum ve kuruluşlarca titizlikle alınması gerektiğini vurguladı: “Metal zehirlenmelerinin önlenmesi, çevre kirliliği denetimi, kurşunlu benzinlerin uzaklaştırılması gibi önlemlerle çevre temizliği artırılmaya çalışılmalıdır. Buna ilaveten gıda ve tarım ürünlerinin kontrolleri de yetkililer tarafından etkili şekilde yapılmalıdır. Doğalgazla beraber baca gazlarının artık çevreyi kirletmemesi önemli bir gelişme ancak sigara kullanımı da sonlandırılmalı ve ağır metal sanayisinde çalışan kişilerin yıllık check-upları iş yeri hekimliği veya halk sağlığı merkezlerinin yönlendirmesiyle daha yüksek bir titizlikte yapılmalıdır. Ayrıca böbrek kanserinin sık görüldüğü ailelere mensup bireylerin ve 40 ila 50’li yaşlardaki herkesin rutin üroloji veya aile hekimliği kontrollerinden geçmesi faydalı olacaktır.”

The post İdrarda kan görülmesi sağlık için ciddi bir uyarı first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/idrarda-kan-gorulmesi-saglik-icin-ciddi-bir-uyari/feed/ 0
GÜNE LİMONLU SU İLE BAŞLAMAK İÇİN TAM 20 MUHTEŞEM NEDEN https://www.hatayinnabzi.com/gune-limonlu-su-ile-baslamak-icin-tam-20-muhtesem-neden/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=gune-limonlu-su-ile-baslamak-icin-tam-20-muhtesem-neden https://www.hatayinnabzi.com/gune-limonlu-su-ile-baslamak-icin-tam-20-muhtesem-neden/#respond Fri, 10 Feb 2017 16:56:04 +0000 http://www.hataytr.com/?p=3512 Limonlu su ile güne başlamanın mucizesini her seferinde hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. İşte limon suyun vücudunuza sağladığı 20 mucizevi fayda.. 1 – Malum “Su Hayattır!”. Lmonlu su, zengin elektrolitleri ile (potasyum, kalsiyum ve magnezyum) bedenin her köşesini şahanesiyle sular. 2 – Limonlu su, karaciğerin en sevdiğidir. Tüm yiyeceklerden daha fazla enzim üretmesine yardımcı olur. 3 – Limonlu …

The post GÜNE LİMONLU SU İLE BAŞLAMAK İÇİN TAM 20 MUHTEŞEM NEDEN first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Limonlu su ile güne başlamanın mucizesini her seferinde hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. İşte limon suyun vücudunuza sağladığı 20 mucizevi fayda..

1 – Malum “Su Hayattır!”. Lmonlu su, zengin elektrolitleri ile (potasyum, kalsiyum ve magnezyum) bedenin her köşesini şahanesiyle sular.
2 – Limonlu su, karaciğerin en sevdiğidir. Tüm yiyeceklerden daha fazla enzim üretmesine yardımcı olur.
3 – Limonlu su, karaciğeri toksinlerden temizler, arındırır. Yani limonlu su, süper bir detoks içeceğidir.
4 – Limonlu su, bağışıklık sistemini güçlendirir.
5 – Limonlu su, bedenin kendini iyileştirme mucizesini destekler.
6 – Limonlu su, serotonini yükseltir. Modu mutluluğa çevirir.
7 – Limonlu su, stres savardır. Tüm endişeleri, negatif kuruntuları ve hatta depresyonu da alt eder.
8 – Limonlu su, beyne iyi gelir. Dikkati canlandırır.
9 – Limonlu su, metabolizma ve sindirimi sorunlarını giderir. Beden besinleri daha iyi özümser. Bu da elbette kilo vermek demektir.
10 – Limonlu su, pektin lifi içeriği ile iştah kontrolü de sağlar.
11 – Limonlu su, kemik erimesini önler.
12 – Limonlu su, böbrek taşı, safra taşı, pankreas taşı ve kalsiyum birikimlerini eritir.
13 – Limonlu su, kanı, damarları, arterleri temizler.
14 – Limonlu su, yüksek tansiyona iyi gelir. Düşük tansiyonluların dikkat etmesi gerekebilir. Düşük tansiyon için limonlu suya Himalaya veya deniz tuzu eklenmesi önerilir.
15 – Limonlu su, enfeksiyonları hafifletir.
16 – Limonlu su, eklemlerde biriken ürik asidi seyreltir. Eklem ağrılarına ve dizlere iyi gelir.
17 – Limonlu su, diş ağrılarına ve diş eti hastalıklarına da iyi gelir.
18 – Limonlu su, bütün bedeni yeniler, gençleştirir.
19 – Limonlu su, müthiş bir antioksidandır. Cildin kolajen üretimini destekler. Çizgiler, sarkmalar yok olur.
20 – Limonlu su, vücudun pH değerini alkali yönünde yükseltir. Bedenin yüksek pH seviyesinde uzun süre kalmasını sağlar. Daha yüksek pH seviyesi, hastalıkların bedende yaşayamamasına sebep olur. Kanser dahi alkali bir ortamda yaşayamaz.

Limonlu Su Nasıl Hazırlanır?

Limonlu suyu hazırlamak için sadece yarım limon ve 1 bardak sıcak suya ihtiyacınız var. Sıcak suya yarım limonun suyunu ekledikten sonra karıştırıp içebilirsiniz. Limonlu suyu kilo vermek amacıyla içiyorsanız uzmanların önerisi sabahları aç karnına içilmesi. Sabah kahvesini limonlu suyla değiştirebilirsiniz.

Uyarı: Fazla mide asidi üretimiyle ilgili bir probleminiz varsa (ülser, reflü…gibi) limon asitli olması ve mide asidini arttırması nedeniyle sizin için uygun olmayabilir.

The post GÜNE LİMONLU SU İLE BAŞLAMAK İÇİN TAM 20 MUHTEŞEM NEDEN first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/gune-limonlu-su-ile-baslamak-icin-tam-20-muhtesem-neden/feed/ 0
Kanser tanısı konulan her 4 kadından 1’i meme kanseri! https://www.hatayinnabzi.com/kanser-tanisi-konulan-her-4-kadindan-1i-meme-kanseri/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=kanser-tanisi-konulan-her-4-kadindan-1i-meme-kanseri https://www.hatayinnabzi.com/kanser-tanisi-konulan-her-4-kadindan-1i-meme-kanseri/#respond Tue, 07 Feb 2017 16:59:28 +0000 http://www.hataytr.com/?p=3493 Memedeki ağrısız, sert ve zamanla büyüyen kitlelere dikkat!   Türkiye’de ve dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri her 100 kadından 12’sini etkiliyor. 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde görüşlerini belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı ve Akademik Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Rüçhan Uslu, son gelişmeler sayesinde …

The post Kanser tanısı konulan her 4 kadından 1’i meme kanseri! first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Memedeki ağrısız, sert ve zamanla büyüyen kitlelere dikkat!

 

Türkiye’de ve dünyada kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri her 100 kadından 12’sini etkiliyor. 4 Şubat Dünya Kanser Günü’nde görüşlerini belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı ve Akademik Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Rüçhan Uslu, son gelişmeler sayesinde artık metastatik (ileri evre) meme kanseri vakalarının bile kontrol altına alınabildiğini vurguladı ve erken teşhisin öneminin altını çizdi.

 

Meme kanseri dünyada ve Türkiye’de kadınlarda en sık görülen kanser türü ve araştırmalara göre 2008 yılında dünya genelinde 500.000 kadın meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. 2013 yılı içerisinde kanser tanısı konulan her 4 kadından 1’inin meme kanseri olduğu ve tüm dünyada kadınların %12’sinin meme kanserinden etkilendiği bildiriliyor. Ülkemizde meme kanseri tanısı alan kadınların %45’inin 50-69 yaş arasında olduğu, %40’ının ise 25-49 yaş aralığında yer aldığı belirtiliyor. Gelişmiş ülkelerde ise hastaların %80’i 50 yaş üzerinde ve %5’i tanı anında metastatik evrede, yani başka organlara sıçramış durumda oluyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı ve Akademik Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Rüçhan Uslu meme kanseri ve tedavisindeki gelişmeler konusunda önemli bilgiler verdi.

 

 

 

Metastatik (ileri evre) meme kanseri artık umutsuz bir hastalık değil

Erken evrede teşhis edilen meme kanseri vakalarının tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Rüçhan Uslu, artık metastatik, yani ileri evre vakalarda da yeni umutlar olduğunu belirterek şunları söyledi: “Metastatik meme kanseri, kanser hücrelerinin meme dışına çıkıp kemik, akciğer, karaciğer gibi diğer organlara sıçraması anlamına gelir. Erken teşhis edilen meme kanserleri bile ileride metastaz yapabilir ve meme kanseri vakalarının %10’u metastatiktir. Metastatik meme kanseri hipertansiyon, şeker gibi kronik bir hastalıktır, tamamen tedavi edilemez ancak modern tıp yöntemleri ile kontrol altına alınabilir. Metastatik meme kanserinde tedavinin amacı hastalığı kontrol altına almaktır ve hastanın aynı hipertansiyon ve şeker hastalarında olduğu gibi modern tedavi yöntemleri kullanılarak hastalığı ile birlikte kaliteli bir şekilde yaşamasını sağlamaktır. Metastatik meme kanseri eskiden korktuğumuz, ölümcül bir hastalık iken yenilikçi tedavi yöntemleri ile kontrol altına alabildiğimiz bir hastalık haline gelmiştir. Örneğin hastaların büyük bir kısmını oluşturan hormona duyarlı meme kanseri hastalarının tedavisinde artık kemoterapi uygulamaları yavaş yavaş pratiğimizden çıkmaktadır. Bu hastaların tedavisinde hormonal tedaviler ve birlikte kullandığımız hedefleyici ajanlar yaşam süresini belirgin bir şekilde uzatmıştır ve hastanın yaşam kalitesinin korunmasını sağlamıştır. Uzun yıllar bu tedavilerle hastalık kontrolü sağlanabilmektedir. Bu alandaki ilerleme hızını göz önünde bulundurarak, yakın gelecekte metastatik meme kanserini tamamen iyileştirmenin söz konusu olabileceğini de belirtmek isterim.”

 

Memedeki ağrısız, sert ve zamanla büyüyen kitlelere dikkat!

Meme kanserinin en önemli belirtisinin memedeki kitle oluşumları olduğunu belirten Prof. Dr. Rüçhan Uslu meme kanseri belirtilerini şöyle özetledi: “Meme kanseri kaynaklı kitleler genellikle ağrısız, sert, yerinden oynatılamayan ve zamanla büyüyen kitlelerdir. Bunun dışında meme cildinde kızarıklık, morluk, içeri çöküntü, portakal kabuğu görünümü olması, meme başından özellikle kanlı akıntı gelmesi, meme başında çekinti, simetrinin kaybolması ve meme boyutunda ve şeklinde değişiklikler meme kanserinin habercisidir. Hastalar genellikle bu şikâyetlerle başvururlar. Ne mutlu ki artık kadınlar bu konuda daha duyarlı. Artık daha fazla sayıda kadın erken teşhis için çaba gösteriyor, kontrollerini düzenli yaptırıyor ve doktorların önerilerini uyguluyor. Hastalığını gizleme olaylarıyla artık daha az karşılaşıyoruz. Hastaları, hastalıklarını gizlemeye iten tedavi korkusu, başkalarına yük olma korkusu gibi korkuların erken teşhisi ve tedavi şansını engellediğini ve hastalığın ilerlemesine neden olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.”

 

Farklı meme kanseri türlerine yönelik yenilikçi tedaviler başarı şansını artırıyor

Meme kanserinin onlarca çeşidi olduğunu belirten Prof. Dr. Rüçhan Uslu şöyle devam etti: “Meme kanseri başlıca 3 alt gruba ayrılır: Hormon reseptör pozitif, HER2 pozitif ve üçlü negatif. Bu alt grupların özellikleri birbirinden farklıdır ve hepsi farklı şekilde tedavi edilir. Meme kanserinin türüne göre değişmekle birlikte kemoterapi, hormonoterapi ve radyoterapi gibi klasik tedavi yöntemleri yanında hedefe yönelik tedaviler, akıllı moleküller, monoklonal antikorlar, immünoterapi yöntemleri de sıklıkla kullanılmaktadır. En büyük hasta grubu östrojene duyarlı olan hormon reseptör pozitif gruptur ve bu grup hastanın tedavisinde kemoterapiden daha çok hormonal tedavi kullanılır ve her geçen gün çığır açıcı tedaviler gündeme gelmektedir. Yaklaşık 10 yıl boyunca yeni bir tedavi seçeneğinden mahrum kalmış bu alana, hücre siklusunu bloke eden ajanlar yeni bir soluk getirmiştir. Bu hasta grubunda temel amaç hormonal direnç gelişmesini engellemektir. Böylelikle direnç gelişimini erteleyen yeni tedavi opsiyonlarıyla hastalara daha uzun süre kemoterapi tedavisinin yıpratıcı yan etkilerinden uzak kalma fırsatı sunulabilir. Bu tedavi seçenekleri hormonal tedavilerle birlikte kullanıldığında hastalık ilerlemesini 2 yıla kadar ertelemektedir.”

 

Östrojene uzun süre maruz kalmak meme kanseri riskini artırıyor

Meme kanserinin sebebinin tam olarak bilinmediğini ancak çeşitli risk faktörleri olduğunu belirten Prof. Dr. Rüçhan Uslu şunları söyledi: “Yaşlanma, genler, ailede meme kanseri öyküsünün olması, obezite, alkol ve sigara kullanımı, çocukluk ve ergenlik çağında göğüs bölgesine radyoterapi alınması, coğrafik ve sosyal faktörlerin meme kanseri riskini arttırdığı gösterilmiştir. Ayrıca östrojen ve progestron hormonlarına uzun süre maruziyete neden olan erken adet görme, geç menapoza girme, hiç doğum yapmama veya 30 yaşından sonra doğum yapma, uzun süreli östrojen ve progestron içeren ilaç kullanma, tüp bebek tedavisi gibi nedenler meme kanseri riskini artırabilir. Ancak yukarıda sayılan sebeplerin hiçbiri olmadan da meme kanseri olunabilir.”

The post Kanser tanısı konulan her 4 kadından 1’i meme kanseri! first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/kanser-tanisi-konulan-her-4-kadindan-1i-meme-kanseri/feed/ 0
Metastatik Meme Kanserli Kadınlar Yararına “Umutlar Çiçek Açsın” https://www.hatayinnabzi.com/metastatik-meme-kanserli-kadinlar-yararina-umutlar-cicek-acsin/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=metastatik-meme-kanserli-kadinlar-yararina-umutlar-cicek-acsin https://www.hatayinnabzi.com/metastatik-meme-kanserli-kadinlar-yararina-umutlar-cicek-acsin/#respond Sat, 29 Oct 2016 20:16:33 +0000 http://www.hataytr.com/?p=3159 Yargıcı, Hatice Gökçe ve Pfizer Onkoloji “Umutlar Çiçek Açsın” diyor! Kanserle Dans Derneği ve Europa Donna Türkiye’nin liderliğindeki Yeni Hikayeler projesi bu sene metastatik meme kanseri hastaları için “Umutlar Çiçek Açsın” dedi. Metastatik meme kanserinde umudun var olduğunu vurgulamak üzere kurgulanan proje, bu yıl Yargıcı ve Hatice Gökçe işbirliği ve Pfizer Onkoloji’nin koşulsuz desteğiyle hayata …

The post Metastatik Meme Kanserli Kadınlar Yararına “Umutlar Çiçek Açsın” first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
yargici_ebrugunal

Yargıcı, Hatice Gökçe ve Pfizer Onkoloji “Umutlar Çiçek Açsın” diyor!

Kanserle Dans Derneği ve Europa Donna Türkiye’nin liderliğindeki Yeni Hikayeler projesi bu sene metastatik meme kanseri hastaları için “Umutlar Çiçek Açsın” dedi. Metastatik meme kanserinde umudun var olduğunu vurgulamak üzere kurgulanan proje, bu yıl Yargıcı ve Hatice Gökçe işbirliği ve Pfizer Onkoloji’nin koşulsuz desteğiyle hayata geçti. Proje kapsamında Hatice Gökçe’nin kiraz çiçeklerinden ilham alarak tasarladığı t-shirtler Yargıcı mağazalarında ve shop.yargici.com.tr’de satışa sunulacak ve elde edilen gelirin tamamı Kasnerle Dans Derneği ve Europa Donna Türkiye’ye meme kanserli kadınlar yararına bağışlanacak.

2015’te umudun simgesi olan kiraz çiçeklerinden ilham alınarak tasarlanan “Yeni Hikayeler: Yeni Umutlar” projesinin ilk aşaması çok ses getirmişti. Projenin ikinci aşamasının liderliğini ise Kanserle Dans Derneği ve Europa Donna Türkiye üstlendi. Proje kapsamında Hatice Gökçe’nin yine kiraz çiçeklerinden esinlenerek tasarladığı t-shirtler kasım ayı itibariyle seçili Yargıcı mağazalarında ve shop.yargici.com.tr’de satışa sunulacak. T-shirt satışlarından elde edilen gelirin tamamı Kanserle Dans ve Europa Donna derneklerine bağışlanacak.
Kanserle Dans Derneği ve Europa Donna Türkiye temsilcileri yaptıkları ortak açıklamada şunları söyledi: “Yıllardır hastaların doğru bilgilendirilmesi ve tedaviye ulaşabilmesi için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Bizlere destek olan, hastalar için umut ışığı yayan tüm projelerin içinde olmaktan dolayı kıvanç duyuyoruz. Özellikle Yargıcı, Hatice Gökçe ve Pfizer Onkoloji gibi çok güçlü ortaklarla bu projeye imza atmış olmak bizleri çok mutlu ediyor. Elde edilen tüm gelirin meme kanserli kadınların umut filizlerini biraz daha çiçeklendireceğine gönülden inanıyoruz ve biz de “umutlar çiçek açsın” diyoruz.”

Prof. Dr. Nil Molinas Mandel ise metastatik meme kanseri ile ilgili önemli bilgiler verdi ve şöyle konuştu: “Her 8 kadından 1’inde yaşamları boyunca meme kanseri gelişir. Erken evre meme kanseri tanısı konan ve tedavi gören kadınların yaklaşık üçte birinde metastatik meme kanseri gelişir. Metastatik meme kanseri kanserin uzak organlara yayıldığına işaret eder. Metastatik meme kanserinde, kanser memeden kemikler, akciğerler, karaciğer ve beyin de dahil, vücudun diğer kesimlerine yayılabilir. Günümüzde erken evre meme kanseri hakkında birçok bilinçlendirme kampanyası yapılıyor fakat metastatik meme kanseri hastalığı pek konuşulmuyor. Erken tanı hayat kurtarır diyoruz ancak bunun yanı sıra metastatik evrede doğru tedavi yaşamları değiştirebilir. Yeni tedaviler ile metastatik meme kanseri hastalarına daha iyi yaşam kalitesi sağlanabilir ve hastalık ilerlemesi ertelenebilir. Bu yüzden bu proje, bizlerin doğru mesajları verebilmemiz için çok önemli. Bu anlamlı günde olduğu gibi, biz kadınlar için her gün değerlidir.”

Modacı Hatice Gökçe proje kapsamında hazırladığı t-shirt tasarımlarıyla ilgili şunları söyledi: ”Geçtiğimiz yıl Yeni Hikayeler diyerek filizlendirdiğimiz umutlar bu yıl çiçek açsın istiyoruz. Bu yüzden sloganımız Umutlar Çiçek Açsın oldu ve bu seferki üretim sürecimizde sabır üzerine yoğunlaştık. Umudun simgesi olan kiraz çiçeklerini kanaviçe deseni görünümüyle t-shirtlere bastık. Kanaviçenin yapım aşamasında gerektirdiği sabır ve dikkati hepimiz biliriz. Bu nedenle ben de tasarımımda, eski zamanlarda çok
popülerken şimdi yavaş yavaş unutulmaya başlayan bu tekniğin görünümünü kullanmak istedim. “Umutlar Çiçek Açsın” projesindeki tasarım ve üretim sürecimizin, metastatik meme kanseri tedavisinin gerektirdiği sabır ve metanetle de benzerlik taşıdığını düşünüyorum” dedi.

Projeyle ilgili duygularını dile getiren Yargıcı Pazarlama ve İş Geliştirme Direktörü Ebru Günal; “Bu özel ve anlamlı projede Kanserle Dans Derneği, Europa Donna Türkiye, Hatice Gökçe ve Pfizer Onkoloji ekibiyle ortaklaşa çalışarak güzel bir iş çıkardığımıza inanıyoruz. Projede Hatice Gökçe gibi başarılı bir modacı ile bir araya geldik ve Yargıcı koleksiyonlarında çok fazla yer almayan desen ve renklere dokunmuş olduk. Ortaya çıkan sonucun bizleri mutlu ettiği kadar tüm metastatik meme kanserli hastalara da umut vereceğine inanıyoruz. Yargıcı olarak her zaman kadınlara destek olmak ve bir şekilde kadınların hayatlarına dokunarak, onlar için fayda sağlamak birincil amaçlarımız arasında yer alıyor. Bu anlamlı projenin ev sahibi olmaktan duyduğumuz mutluluğu bir kez daha belirtmek isterim.” dedi.

Projenin destekçilerinden Pfizer Türkiye Onkoloji İş Birimi Lideri Mehmet Yetiş ise projeyle ilgili şöyle konuştu: “Yargıcı ve Hatice Gökçe gibi alanında çok güçlü iki markayla bu projede bir araya gelmek ve Kanserle Dans Derneği ve Europa Donna Türkiye’ye destek vermekten dolayı gurur duyuyorum. Pfizer Onkoloji olarak her zaman hayatlara değer katacak yenilikçi ürünleri hastalara ulaştırmak için çalışıyoruz. Hayata, doktorlara, hastalara, topluma değer katabilecek ürünleri piyasaya sunabilmek ve insanların ihtiyaç duydukları tedavilere erişmesine yardımcı olmak için buradayız. Bu gibi projeler ise bizlerle onlar arasındaki köprüler niteliğinde. Bu yüzden bu projenin tüm metastatik meme kanseri hastaları için önemine sonsuz inanıyor ve “umutlar çiçek açsın” diyorum.”

The post Metastatik Meme Kanserli Kadınlar Yararına “Umutlar Çiçek Açsın” first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/metastatik-meme-kanserli-kadinlar-yararina-umutlar-cicek-acsin/feed/ 0
Dünyada 100 milyon kadını etkileyen gizli tehdit: Endometriozis! https://www.hatayinnabzi.com/dunyada-100-milyon-kadini-etkileyen-gizli-tehdit-endometriozis/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=dunyada-100-milyon-kadini-etkileyen-gizli-tehdit-endometriozis https://www.hatayinnabzi.com/dunyada-100-milyon-kadini-etkileyen-gizli-tehdit-endometriozis/#respond Mon, 15 Aug 2016 07:35:49 +0000 http://www.hataytr.com/?p=2932 Üreme çağındaki kadınları etkileyen, halk arasında çikolata kisti olarak bilinen endometriozis, sıkça rastlanan ama ülkemizde farkındalık düzeyinin az olduğu bir hastalıktır. İsmi tatlı kendisi acı endometriozis, rahim iç duvarı (endometrium) dokusunun alt karın bölgesindeki (pelvis) organlara yerleşmesiyle oluşur. Endometriozisin dünyada bilinen ve en sık tarif edilen 3 semptomu var Endometriozis & Adenomyozis Derneği Genel Sekreteri …

The post Dünyada 100 milyon kadını etkileyen gizli tehdit: Endometriozis! first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Üreme çağındaki kadınları etkileyen, halk arasında çikolata kisti olarak bilinen endometriozis, sıkça rastlanan ama ülkemizde farkındalık düzeyinin az olduğu bir hastalıktır. İsmi tatlı kendisi acı endometriozis, rahim iç duvarı (endometrium) dokusunun alt karın bölgesindeki (pelvis) organlara yerleşmesiyle oluşur.

Doc_Dr_Taner_Usta

Endometriozisin dünyada bilinen ve en sık tarif edilen 3 semptomu var

Endometriozis & Adenomyozis Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Taner Usta’ya göre endometriozis hastalığında tanı koyarken özellikle şu 3 belirtiyi dikkate almak gerekiyor: “Adet ağrısı (dismenore), ilişki sırasında ağrı (disparoni) ve kısırlık (infertilite).” Endometriozis hastalığının görülme sıklığının üreme çağındaki kadınlarda %10, infertil (kısır) olan hastalarda %20-50, devamlı alt karın bölgesinde ağrısı olanlarda ise %40-60 oranlarında gerçekleştiğini ekleyen Usta, birçok defa doktor muayenesine başvurmuş ve tedaviyle sonuç alamamış kronik alt karın ağrısı olan kadınların da endometriozis olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtiyor.

 

Dünyada doğurganlık çağındaki yaklaşık 100 milyon kadın endometriozisten etkileniyor

Hastalık erken yaşlarda başlasa da ortalama 30 yaş civarında endometriozis tanısı konulduğunu söyleyen Doç. Dr. Taner Usta, hastalığın epidemiyolojisinin belli bir coğrafyaya özgün olmadığının altını çiziyor: “Dünyada doğurganlık çağındaki yaklaşık 100 milyon kadın bu hastalıktan etkileniyor. Beyaz tenli kumral veya sarışın popülasyonda daha fazla seyretme eğiliminde olabilir fakat bu hastalıkla mücadelede yapılacak en büyük hata, hastalığı belli bir coğrafyaya belli bir tipe veya kalıba sınırlamak olur. Tüm dünyada ve özellikle ülkemizde hastalığın farkındalığını oluşturmak hem yaşam standardını arttırma hem de ekonomik kaybı önlemek için gereklidir.”

 

Endometriosizin neden oluştuğuna dair araştırmalar hala devam ediyor

Doç. Dr. Taner Usta endometriozis hastalığının çözümüne ilişkin çeşitli teorilerin mevcut olduğunu belirtiyor ve ekliyor “anne veya kız kardeş gibi birinci derece aile fertlerinde endometriozis olması durumunda daha sık görülme eğilimi var. Öte yandan, çeşitli teoriler endometriozis’in genetik temelden bağımsız olarak tamamen sonradan oluştuğunu kanıtlıyor. Karın iç zarının çeşitli nedenlerle (endometriozisli dokuya dönüşüm, çevresel faktörlerden etkilenme, bağışıklık sistemi işlev bozukluğu disfonksiyonu) değişimi ve dönüşümü hastalığa zemin hazırlayabilir.

 

Türkiye’de endometriozis bilinci çok düşük

Ülkemizdeki hastalar arasında endometriozis’in tanınırlık oranı çok düşük olmayı sürdürüyor. “Endometriozis konusunda bazı merkezlerde tedaviyle sonuçlanmayan non-küratif cerrahi sonrası tekrarlama oranları ve kalıntı oranları artmaktadır” diyen Usta, cerrahi müdahalelere de değiniyor. “Başarısız ameliyatlarla ağrı semptomlar iyileşmiyor, endometriozis haricinde çeşitli yeni semptomları oluşturabiliyor (idrar tutamama-kabızlık vs) ve kısırlık tedavisinin başarı şansını olumsuz etkiliyor.”

 

Dünyada özellikle ABD’de endometriozis bilinci oluşturmak adına büyük fonlar ayrılıyor. Avrupa’daki endometriozis dernekleri ise hasta dernekleri aracılığıyla aktif şekilde hastalığın farkındalığını arttırmaya yönelik çalışmalar yürütüyor, derneklerin sponsor oldukları özel bazı televizyon programları aracılığıyla da bu hastalık topluma anlatılmaya çalışılıyor.

The post Dünyada 100 milyon kadını etkileyen gizli tehdit: Endometriozis! first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/dunyada-100-milyon-kadini-etkileyen-gizli-tehdit-endometriozis/feed/ 0
Söz konusu doğum kontrol yöntemleri olduğunda erkeklerin bilmesi gerekenler https://www.hatayinnabzi.com/soz-konusu-dogum-kontrol-yontemleri-oldugunda-erkeklerin-bilmesi-gerekenler/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=soz-konusu-dogum-kontrol-yontemleri-oldugunda-erkeklerin-bilmesi-gerekenler https://www.hatayinnabzi.com/soz-konusu-dogum-kontrol-yontemleri-oldugunda-erkeklerin-bilmesi-gerekenler/#respond Wed, 06 Jul 2016 12:25:18 +0000 http://www.hataytr.com/?p=2791 Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de kadınlar, kullanacakları doğum kontrol yöntemine eşlerinden veya partnerlerinden etkilenerek karar veriyor. Erkeklerin bu konuda kadınları en fazla etkilediği yöntemler ise geri çekme (yani dışarı boşalma) ve prezervatif kullanımı.   Geri çekme yöntemi ile prezervatifler ne kadar koruyucu? Prezervatiflerin gebeliğe karşı etkin bir koruma sağladığı düşünülse de cinsel ilişki esnasında yırtılma riski …

The post Söz konusu doğum kontrol yöntemleri olduğunda erkeklerin bilmesi gerekenler first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de kadınlar, kullanacakları doğum kontrol yöntemine eşlerinden veya partnerlerinden etkilenerek karar veriyor. Erkeklerin bu konuda kadınları en fazla etkilediği yöntemler ise geri çekme (yani dışarı boşalma) ve prezervatif kullanımı.

kadın ve erkek

 

Geri çekme yöntemi ile prezervatifler ne kadar koruyucu?

Prezervatiflerin gebeliğe karşı etkin bir koruma sağladığı düşünülse de cinsel ilişki esnasında yırtılma riski var. Bu nedenle 1 yıl içinde partneri prezervatif kullanan 5 kadından 1’i hamile kalıyor. Modern hormonal yöntemler ile kıyaslandığında, prezervatifler gebeliği önleme açısından daha az güvenilir ve daha az etkilidirler, fakat HIV/AIDS dahil olmak üzere cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma sağlayan tek yöntemdir.

 

Geri çekme yöntemi ise en eski ve en güvenilmez doğum kontrol yöntemlerinden biridir. Bu yöntem, erkeğin önemli ölçüde kendine hakim olmasını gerektirir. Türkiye’de geri çekilme yöntemiyle korunan 4 kadından 1’i ilk yılda gebe kalıyor ve bu gebeliklerin bir kısmı kürtaj ile sonuçlanıyor.10

 

Modern yöntemler konusunda erkeklerin bilmesi gerekenler neler?

Doğum kontrol hapları ve spiraller doğru kullanıldığında %100’e yakın koruma sağlayan yöntemlerdir. Hem etkinliği yüksek olan hem de ek faydalar sunan doğum kontrol hapları konusunda “efsane mi gerçek mi?” tartışmalarının yaygın olduğu bir ortamda, Prof. Dr. Fatih Durmuşoğlu erkeklerin en çok merak ettiği ve yanlış bildiği bazı efsaneleri yorumluyor:

 

EFSANE: Doğum kontrol hapları etkili ve güvenilir değildir.

GERÇEK: İçerdiği sentetik östrojen ve progestin, vücuttaki doğal hormonların yapısına çok yakın, son derece etkili, geri dönüşü olan yöntemlerdir.1 Doğru kullanıldığında %99,9 etkilidir.

 

 

EFSANE: Doğum kontrol hapı partnerimin/eşimin göğüslerini büyütür.

GERÇEK: Doğum kontrol hapı kullanımı göğüsleri bir miktar büyütebilir. Bu durum kalıcı değildir; doğum kontrol hapı kullanımı kesildiğinde göğüslerin boyutu eski haline döner.2

 

EFSANE: Doğum kontrol hapı cinsel isteği azaltır.

GERÇEK: Doğum kontrol hapı kullanırken cinsel yaşam daha güvenli hale gelir. Geri çekilme gibi doğum kontrolü açısından riskli yöntemler kullanılmadığı için ve plansız gebelik endişesinin olmamasıyla cinsel ilişkiden daha fazla zevk alınabilir. 3,4.5

 

EFSANE: Doğum kontrol hapı kilo aldırır.

GERÇEK: Doğum kontrol hapı kullanan kadınların kilosunda bir değişiklik olmaz. Yeni nesil doğum kontrol hapları iştah arttırmadığı gibi, vücutta su ve tuz tutulmasını da engeller.3,5

 

EFSANE: Doğum kontrol hapı kullanan kadınlar huysuz bir ruh haline bürünür.

GERÇEK: Doğum kontrol hapı kullanımı ruh halini olumsuz etkilemez, aksine âdet öncesi gerginliği azaltır.3,5 Aslında doğum kontrol hapı kullanan kadınların  başka yönlerden de daha sağlıklı oldukları görülmüştür. Örneğin üreme çağındaki kadınların %80-90’ı adet öncesi dönemde göğüslerde şişkinlik ve çeşitli ağrılar yaşarlar. Kadınların %60’ı âdet öncesi dönemde vücutlarında şişkinlik olduğunu, %70’i göğüslerinde şişkinlik hissettiklerini bildirir.8 Günümüzde yeni nesil doğum kontrol haplarının âdet öncesi şikayetlerde azalma sağladığı saptanmıştır.8 Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda âdet döneminde görülen baş ağrılarında azalma görülmüştür.3,8 Bir çalışmaya katılan kadınların %35’inde âdetle ilişkili baş ağrılarında azalma olduğu bildirilmiştir.8

 

EFSANE: Doğum kontrol hapları partnerimin cildi ve bedeni üzerinde olumsuz etki yapar.

GERÇEK: Yeni nesil doğum kontrol hapları hormonlar üzerindeki etkisiyle ciltteki yağlanmayı önleyerek sivilce oluşumunu engeller ya da var olan sivilceleri azaltır. Doğum kontrol haplarının ayrıca aşırı tüylenmeyi engelleyici, azaltıcı etkisi de vardır. Hapların kullanım süresi uzadıkça, cilt üzerindeki olumlu etkisi daha da belirgin hale gelir.

 

EFSANE: Doğum kontrol hapı kullanımı, ileride gebe kalma şansını azaltır, kısırlığa yol açabilir.

GERÇEK: Doğum kontrol hapları gelecekte kısırlığa neden olmaz, doğum kontrol hapı kullanımını bıraktıktan hemen sonra hamile kalınabilir.3 Bırakıldıktan sonraki gebelik oranları 6 ay icinde %83, 1 yıl icinde %94 olarak saptanmıştır. Bu oranlar bariyer metodunda yani prezervatif ya da diyafram yöntemlerinde görülen oranlara benzerdir.9

 

EFSANE: Doğum kontrol hapı kullanılıyorsa prezervatif kullanımına gerek yoktur.

GERÇEK: Doğum kontrol hapı kullanımı gebeliğe karşı %100’e yakın oranda koruma sağlamakla birlikte, cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklara karşı riskleri ortadan kaldırmaz. Cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklardan korunmak için prezervatif kullanılması gereklidir.3

The post Söz konusu doğum kontrol yöntemleri olduğunda erkeklerin bilmesi gerekenler first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/soz-konusu-dogum-kontrol-yontemleri-oldugunda-erkeklerin-bilmesi-gerekenler/feed/ 0
Metastatik Meme Kanserli Kadınlar Hastalıklarını Gizliyor https://www.hatayinnabzi.com/metastatik-meme-kanserli-kadinlar-hastaliklarini-gizliyor/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=metastatik-meme-kanserli-kadinlar-hastaliklarini-gizliyor https://www.hatayinnabzi.com/metastatik-meme-kanserli-kadinlar-hastaliklarini-gizliyor/#respond Fri, 24 Jun 2016 21:28:53 +0000 http://www.hataytr.com/?p=2719 Metastatik Meme Kanserinde Global Durum Açıklandı Pfizer Onkoloji ve European School of Oncology (ESO) tarafından yapılan global inceleme, metastatik meme kanserli kadınların toplum tarafından damgalandığını ortaya çıkardı. Dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta dernekleri, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler tarafından nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanarak çalışmanın …

The post Metastatik Meme Kanserli Kadınlar Hastalıklarını Gizliyor first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Metastatik Meme Kanserinde Global Durum Açıklandı

prof_mahmut_gumus_foto2Pfizer Onkoloji ve European School of Oncology (ESO) tarafından yapılan global inceleme, metastatik meme kanserli kadınların toplum tarafından damgalandığını ortaya çıkardı. Dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta dernekleri, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler tarafından nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanarak çalışmanın sonuçları Avrupa Meme Kanseri Konferansı’nda (EBCC) sunuldu. Türkiye’nin de dahil olduğu çalışmanın sonuçları hakkında görüş belirten Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı ve Gelecek Başkan Prof. Dr. Mahmut Gümüş eğitimle birlikte kanser bilinci yükselse de, ileri evre meme kanseri konusundaki toplumsal bilincin halen yetersiz olduğunu vurguladı.

 

Metastatik Meme Kanserinde (mMK) Global Durum: Amsterdam’da düzenlenen 10. Avrupa Meme Kanseri Konferansı’nda (EBCC) 2005 – 2015 yıllarını kapsayan bir meme kanseri analizinin sonuçları “On Yıllık Rapor” adıyla sunuldu. Analiz, dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta dernekleri, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler tarafından nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanarak yapıldı. Raporda metastatik meme kanseriyle (mMK) ilgili yanlış bilinenlerin yanı sıra, hastaların hissettiği yalnızlık ve çaresizliğin derecesi de ortaya konuldu.[1] Rapor sonuçlarından yola çıkarak ileri evre meme kanseri ve Türkiye konulu bir değerlendirme yapan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı ve Gelecek Başkan Prof. Dr. Mahmut Gümüş, sosyoekonomik düzeyle, kanser bilincinin de arttığını belirtti. “Eğitimin buna çok fazla katkısı var. Fakat son 10 yıla baktığımızda eskisi kadar bir fark kalmadı ve artık insanlar sağlığa daha kolay ulaşıyorlar. Tedaviler konusundaki bilinç düzeyleri daha yüksek. Bu durum, hastaların doktora daha rahat başvurmalarını ve korkularının azalmasını sağlayarak daha pozitif bir etki yaratıyor.”

 

Toplumun yüzde 24 ila 59’u, hastaların koruyucu önlemleri dikkate almadığını düşünüyor

Raporda, tam anlamıyla tedavi edilemeyen meme kanserinin yol açtığı sosyal sorunların ölçüleri de vurgulanıyor. Beş Avrupa ülkesi genelinde insanların %22 ila 42’si (Fransa %22, İngiltere %24, Almanya %27, Polonya %33, Türkiye %422) metastatik meme kanseri hastalarının, hastalığı yalnızca hekimleriyle konuşmaları gerektiğini düşünüyor.1 Bu sosyal damgalanma çoğu zaman hastalık hakkındaki yanlış anlamalardan kaynaklanıyor. Prof. Dr. Mahmut Gümüş, Türkiye’deki meme kanseri hastalarının hastalıklarını gizlemesi konusunda şunları söyledi: Türkiye’de meme kanserli kadınlar hastalıklarını bir süre gizleyebiliyorlar ve bunun en büyük nedeni hastalık korkusu. Sosyal konum kaynaklı bir gizleme değil bu. Ama kanseri kendisine yakıştıramama ve korku duyma nedeniyle bazı hastalar hastalıklarını gizleyebiliyor.

 

Erken teşhis sağlayan tarama yöntemlerine erişim kolaylaştırılmalı

Ankete katılanların %24 ila 59’u metastatik meme kanseri hastalarının koruyucu önlemleri dikkate almadıklarına ve hastalıklarından bir şekilde sorumlu olduklarına inanıyor.2 Ankete katılan Avrupa ülkelerinin çoğunda katılımcıların en az yarısı (Fransa %45, İngiltere %60, Almanya %59, Polonya %68, Türkiye %692) erken teşhis ve tedavinin hastalığın ilerlemesini önleyebildiğine2 ve %48 ila 76’sı (Fransa %48, İngiltere %52, Almanya %55, Polonya %61, Türkiye %762) meme kanserinin tamamen tedavi edilebileceğine inanıyor.1 Prof. Dr. Mahmut Gümüş’ün bu konudaki görüşleri şöyle: “Meme kanseri mamografi gibi, kendi kendine muayene gibi tarama metotlarıyla erken evrede üstesinden gelinebilecek bir hastalık. Bu dolaylı olarak toplumun da sorumluluğudur. Hem sağlıkçılar, hem de bu konuda bilinçli insanlar olarak bu taramaları yapabilmek için gerekli imkanları, gerekli olanakları, teçhizatı toplumun hizmetine sunmalıyız.”

 

“İleri evre meme kanseri” ve “metastatik meme kanseri” terimleri pek bilinmiyor

Kamuoyunun meme kanseriyle ilgili bilgisi çoğu zaman erken evre meme kanserli hastaların hayatta kalma öykülerine dayanıyor. Bu hikâyeler meme kanserinin çoğu insanın bildiği bir hastalık olmasını sağlıyor.1 Öte yandan, rapor “ileri evre meme kanseri” veya “metastatik meme kanseri” teriminin daha az bilindiğini gösteriyor.1 Prof. Dr. Mahmut Gümüş, metastazın kelime olarak bilindiğini ancak ileri evre kanser ve erken evre kanser arasındaki farkların çok fazla bilinmediğini belirtti ve şunları söyledi: “İleri evre ya da metastatik meme kanserini, hastalığın bulunduğu organdan çıkıp başka bir organa gitmiş olması olarak tanımlıyoruz. Henüz halkımızın bu konudaki bilinç düzeyi çok yüksek değil. Genelde algılarında sadece tek tip bir hastalık var ‘meme kanseri’”.

 

Metastatik meme kanseri hastalarının kaliteli hayat sürmesi çok önemli

Metastatik meme kanseri hastaları hayatlarının geri kalanında tedavi almaya devam ediyorlar ve çoğu zaman hastalar ve hekimler tarafından bakım sürecindeki en büyük motivasyon kaynağı yaşam kalitesi olarak gösteriliyor. Onkologlar, hemşireler ve meme kanseri liderleri arasında (Almanya, İtalya, Portekiz ve İsveç dahil dokuz ülkede) yapılan bir ankette katılımcıların %79’u, metastatik meme kanseri hastalarında yaşam kalitesini ve psikolojik desteği, medikal tedavi ihtiyaçlarından daha önemli görüyor.2 Prof. Dr. Mahmut Gümüş’ün bu konudaki görüşleri şöyle: “İleri evre meme kanserinde yaşam süresi henüz erken evre kadar uzun olmasa da özellikle son yıllarda geliştirilen tedavilerle eskisine göre daha uzun süreli bir yaşam süresi sağlamak mümkün. Bu da yaşam kalitesi açısından hastalara bir takım önerilerde bulunup yaşamlarını daha da kaliteli hale getirmeyi mümkün ve gerekli kılıyor. Öncelikle tedavi süreçleri ve sonuçları konusunda onları bilgilendirmek gerekir ki, umutları kaybolmasın. Onun dışında yine aile ve sosyal çevre desteği hem hastalığın iyi seyretmesini hem onların daha mutlu olmasını sağlayacaktır. Bunun dışında özellikle günlük faaliyetler, beslenme, psikolojik destek ve cinsellik gibi konularda doktorlarımızın hastalarıyla konuşup, bu noktalardaki bir takım korkuları veya yanlış bilgileri gidermesi gerekiyor. Bu konuları hastalar ile mümkün olduğunca konuşmaya çalışıp, kendilerini aydınlatıp bu gibi konularda doğru bilgiye ulaşmalarını sağlamamız önemli.”

 

 

Uzmanlara göre meme kanserine bağlı ölümler 2030’a kadar %43 artacak

Global Durum Raporu, metastatik meme kanseriyle yaşayan kadınların bakım ve destek ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla dayanışmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor. Halk sağlığı uzmanları dünya genelinde meme kanseriyle ilişkili ölümlerin sayısının 2030’a kadar %43 artacağını öngörüyor[2]. Prof. Dr. Mahmut Gümüş bu öngörüyü Türkiye özelinde şöyle değerlendirdi: “Özellikle Türkiye için, hem meme kanseri ile ilgili olarak hem de genel kanser türleriyle ilgili olarak böyle bir tahmin gerçekçi. Türkiye genç bir nüfusa sahip ve genç nüfusa sahip olmasına rağmen bir yaşlanma süreci yaşıyor. Ortalama yaş arttıkça kanser sıklığı da artacak. Rapordaki rakamlara göre Türkiye’de biraz daha çarpıcı sonuçlar bekleniyor. Çünkü Avrupa’da halihazırda bir yaşlı nüfus var. Ama Türkiye yaşlanan bir nüfusa sahip. Kanser genç yaşlarda da görülebilmesine rağmen, daha çok ileri yaşlarda görülüyor. Türkiye’de şu anda genç nüfusun fazla olması nedeniyle, kanser sıklığı daha az. Ancak zaman geçtikçe ileri yaşlarda görülen kanser vakaları artacak, bunun da temel nedeni yaşlanma.”

 

 

 

Global On Yıllık Rapor Hakkında:

Pfizer tarafından European School of Oncology (ESO) ile işbirliği içerisinde geliştirilen Metastatik Meme Kanserinde (mMK) Global Durum: 2005 – 2015 On Yıllık Rapor’da hasta bakımı, geniş meme kanseri ortamı ve bilimsel gelişmelerle ilerlemeler açısından mMK’nın durumu değerlendirilmektedir. Analiz, yeni yaptırılan ve dünyanın dört bir yanındaki 34 ülkede meme kanseri durumunun genel kamuoyu, hasta savunucusu gruplar, Meme Kanseri Merkezleri, onkologlar ve hemşireler nezdinde nasıl algılandığını inceleyen başlıca üç ankete dayanmaktadır. Analize 14 ülkede 14.315 yetişkin (mMK hastaları ve hasta olmayanlar) üzerinde global popülasyon algısını araştıran birinci anket de dahildir. Ankete Avrupa’da İngiltere, Fransa, Almanya, Polonya ve Türkiye katılmıştır. Ayrıca ikincil analizler yapılmış ve geçtiğimiz on yılda global mMK ortamını belirlemek üzere hâlihazırdaki meme kanseri kaynaklarıyla önceden yayınlanmış 3.000’den fazla makale ve abstrakt incelenmiştir. Bu rapor geçtiğimiz on yılda global ileri ve metastatik meme kanseri ortamının en geniş kapsamlı incelemesini oluşturmaktadır ve mMK topluluğundaki disiplinlerarası liderlerden oluşan global bir yönlendirme komitesinin rehberliğinde hazırlanmıştır. Rapor hakkında metodoloji de dahil daha fazla bilgi için: www.BreastCancerVision.com.

 

Metastatik meme kanseri (mMK) hakkında

MMK kanserin memeden kemikler, akciğerler, karaciğer ve beyin de dahil, vücudun diğer kesimlerine yayılmasıyla ortaya çıkar.5 Dünya genelinde her yıl her evreden tahmini 1,7 milyon yeni meme kanseri olgusuna tanı konmaktadır.6 Gelişmiş ülkelerde erken evre meme kanseri tanısı alan kadınların %20-30’unda mMK’ya ilerleme görülür ve bu sayı daha az gelişmiş ülkelerde çok daha yüksek olabilir.7,8

 

Pfizer Onkoloji hakkında

Pfizer Onkoloji dünya genelinde hastaların durumunu iyileştirmek için yenilikçi tedavi seçeneklerinin keşfini, araştırılmasını ve geliştirilmesini taahhüt etmektedir. Biyolojik ürünlerden ve küçük moleküllerden oluşan güçlü araştırma programımız sektördeki en sağlam programlardan biridir ve geniş bir dizi kanser genelindeki hastalar için en iyi bilimsel atılımları belirleyip klinik uygulamaya dönüştürmek için hassas bir odaklanmayla çalışılmaktadır. Pfizer Onkoloji araştırmacılar, işbirliği içinde çalışan araştırma grupları, hükümetler ve ruhsat sahibi iş ortaklarıyla birlikte çığır açan ilaçlarla kanseri iyileştirmek veya kontrol altına almak, her hasta için doğru zamanda doğru ilacı vermek için çalışmaktadır. Daha fazla bilgi için: www.pfizer.com

 

European School of Oncology hakkında
European School of Oncology’nin (ESO) misyonu Avrupa genelinde kanser hastaları için tedavi ve bakım standartlarının iyileştirilmesine yardımcı olmak, eğitim yoluyla kanserden ölümlerin sayısını azaltmaya katkıda bulunmak ve erken tanı, optimal tedavi, bütünsel hasta bakımını sağlamaktır. ESO hakkında daha fazla bilgi için: www.eso.net

 

 

The post Metastatik Meme Kanserli Kadınlar Hastalıklarını Gizliyor first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/metastatik-meme-kanserli-kadinlar-hastaliklarini-gizliyor/feed/ 0
Sigarayı bırakmak isteyenler, ramazan ayını iyi değerlendirmeli! İşte detaylar https://www.hatayinnabzi.com/sigarayi-birakmak-isteyenler-ramazan-ayini-iyi-degerlendirmeli-iste-detaylar/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sigarayi-birakmak-isteyenler-ramazan-ayini-iyi-degerlendirmeli-iste-detaylar https://www.hatayinnabzi.com/sigarayi-birakmak-isteyenler-ramazan-ayini-iyi-degerlendirmeli-iste-detaylar/#respond Fri, 10 Jun 2016 21:10:39 +0000 http://www.hataytr.com/?p=2583 Ramazanda hekimlerden ve etkinliği kanıtlanmış yöntemlerden destek alarak sigarayı bırakmak mümkün! Ramazan, sigarayı bırakmak için doğru zaman olabilir! Ramazan ayında oruç tutan sigara bağımlıları günün büyük bir bölümünde sigaradan uzak kalarak, sigarayı bırakmak için büyük bir fırsat yakalıyor. Ancak araştırmalara göre, sigarayı bırakmak isteyenlerin yalnızca %15’i bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvuruyor. Bilimsel olmayan yöntemler nedeniyle sigara …

The post Sigarayı bırakmak isteyenler, ramazan ayını iyi değerlendirmeli! İşte detaylar first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Ramazanda hekimlerden ve etkinliği kanıtlanmış yöntemlerden destek alarak sigarayı bırakmak mümkün!

Sigara Bırakmak

Ramazan, sigarayı bırakmak için doğru zaman olabilir!

Ramazan ayında oruç tutan sigara bağımlıları günün büyük bir bölümünde sigaradan uzak kalarak, sigarayı bırakmak için büyük bir fırsat yakalıyor. Ancak araştırmalara göre, sigarayı bırakmak isteyenlerin yalnızca %15’i bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvuruyor. Bilimsel olmayan yöntemler nedeniyle sigara bırakma girişimi başarısız olan kişiler ise, sigarayı bırakmak konusunda umutsuzluğa kapılıyor. Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, sigara bağımlılığının bir hastalık gibi değerlendirilmesi ve kesinlikle sağlık profesyonellerinden destek alınması gerektiğini belirtiyor.

                                                                                                             

Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç “Dünya genelinde tütün kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle yılda yaklaşık 6 milyon kişi hayatını kaybediyor ve ülkemizdeki tüm ölümlerin %23’ü tütüne bağlı hastalıklar sebebiyle oluyor. Türkiye’deki 15 milyon bağımlıdan, 2,2 milyonunun geçtiğimiz senelerde çeşitli desteklerle sigarayı bıraktığını söyleyebiliriz ama gençler arasında da önüne geçilemeyen bir artış söz konusu. Tütün kullanımı bu şekilde devam ederse, 2030 yılında tütün kullanımı nedeniyle ölenlerin sayısının 8 milyonu aşması bekleniyor.” dedi. Prof. Oğuz Kılınç, ramazan ayının bu ölümcül bağımlılıktan kurtulmak için iyi bir fırsat olduğunu vurguladı.

 

Prof. Dr. Oğuz Kılınç, Ramazan ayı nedeniyle gün boyunca herhangi bir maddenin tüketilemediği bir sürece girildiğini ve bu süreçte bağımlıların sigaradan uzaklaşabileceklerini belirtti ve içicilerin bu dönemde bağımlılıklarını kontrol altına alabileceklerini, dolayısıyla bunun bir fırsat olabileceğini ifade etti. Kılınç’a göre bağımlılar tedavilerini ramazan ayı süresince planladıkları, sigara bırakma poliklinikleri ve hekimlerden yardım aldıkları takdirde bilimselliği kanıtlanmış yöntemlerle sigarayı bırakmaları kolaylaşabilir. Bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvurmanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Kılınç, şunları söyledi: “Ülkemizde 2009 yılında kabul edilen 4207 sayılı tütün kontrol yasası ile birlikte sigara bağımlılığı daha iyi tanınmaya başlandı ve tedavi yöntemleri hakkında da detaylı bilgiye ve eğitime ulaşma şansı yakalandı. Ancak hastalar tarafından bilimselliği kanıtlanmış sigara bırakma yöntemleri hala yaygın olarak kullanılmıyor. Sigarayı bırakmak isteyenlerin sadece %15’i bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvuruyor. Bilimselliği kanıtlanmamış yöntemler etkili yöntemler olmadığı için, bunları deneyenler genelde sigarayı bırakamıyor. Bırakamayınca da bu durum bir umutsuzluk olarak etki gösteriyor.

 

Sigarayı tek başına bırakmak kolay değil

Sigara içenlerin %70’i bırakmak istediğini ve sadece %30’unun 2-3 yıl içinde bırakma girişiminde bulunduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, “Sigarayı bırakmak için istek çok önemli bir kriter olsa da, destek almadan sigara bırakma girişimlerinin çok büyük kısmı sigaraya tekrar başlamakla sonlanıyor” dedi. “Kişi sigarayı asla bırakamayacağını düşünüyor. Maalesef sigara basit bir alışkanlık, tiryakilik gibi düşünüldüğü için bilimsel yöntemlere başvurmaya gerek duyulmuyor. Kendi başına sigarayı bırakmaya çalışanlar arasında, bir yıl boyunca sigara içmeme oranı ancak %3-5 civarında ve bu girişimlerin %80’i ilk bir ay içinde tekrar sigaraya başlamakla sonuçlanıyor. Uzman desteğine başvuranların oranı ise %13 ila %15 arasında. Sigarayı bırakmak için hekimlerden, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlar ve üniversiteler bünyesinde yer alan sigara bırakma polikliniklerinden destek alınması çok önemli. Diğer yöntemleri hiçbir şekilde önermiyoruz.”

 

Sigarayı bırakmak isteyenler Alo 171’i arayabilir

Sağlık Bakanlığı web sitesinde ismi bulunan ya da Alo 171 de kaydı bulunan sigara bırakma polikliniklerinin, sigarayı bırakmak isteyenler için en doğru adres olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, şu bilgileri verdi: “Alo 171 sigara bırakma hattı hizmeti ve Sağlık Bakanlığı’nın sigarayı bırakmak isteyenlere yönelik ücretsiz ilaç projesi ilaçlar azalmasına rağmen devam ediyor. Sigaradan kurtulmak isteyenler, Sağlık Bakanlığı tarafından görevlendirilen sigara bırakma polikliniklerine başvururlarsa bu tedavilere ücretsiz olarak kavuşabilirler. Sigara bağımlılığının fiziksel kısmının nedeni nikotindir ve nikotin alınmadığında huzursuzluk, konsantrasyon güçlüğü, gerginlik, sinirlilik depresyona eğilim, iştah artışı gibi yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu semptomlar zamanla azalarak kaybolsa da sigara bırakma sürecinin ilk haftalarında en yoğun seviyededir. Sigara bırakma girişimlerinde başarısızlığının en önemli nedenlerinden biri yoksunluk semptomlarıdır. Bırakanların davranışsal ve bilişsel destek ve farmakolojik tedavi ile desteklenmesi bırakma başarısını artırır. Fiziksel bağımlılık ne kadar yüksekse farmakoterapi ihtiyacı o kadar fazladır. Hekimlerin hastalarının bağımlılık düzeylerini değerlendirmeleri ve sigara bırakmak isteyen hastalarına davranışsal ve bilişsel destek ve uygun medikal tedavi seçeneklerini sunmaları önemlidir.”

Prof. Dr. Kılınç ramazanda sigarayı bırakıp tekrar başlamak istemeyenler için de şunları öneriyor: “Sigara bağımlılarının beyinlerinde bunu geçici bir süreç olarak kodlamamaları gerekiyor. Bunun sadece ramazanda değil, yaşam boyu kurtulmaları gereken bir davranış olduğunu idrak etmeleri lazım. Böyle düşünürlerse, sadece ramazan ayında değil bütün ömür boyu sigarayı bırakacağım derlerse ve yola bu şekilde çıkarlarsa ramazan ayı sigarayı bırakmak için gerçekten bir vesile olabilir.”

Gün boyu sigarasız kalıp sahurda veya iftarda üst üste sigara içen bağımlılara da Prof. Dr. Kılınç’ın bazı uyarıları var: “Sigara 4.000’den fazla kimyasal madde içeriyor ve bunların yaklaşık 90’ı kanserojen. Sigaradan çekilen her nefeste sıkıntılı, öldürücü ya da sakat bırakıcı bir hastalığın başlama riski %50’dir. Günde sadece 1 sigara içilse bile, sigaranın ilk temas ettiği organlar olan akciğer ve kalpte ciddi riskler oluşuyor. Sigaranın her dozu ve her şekli zararlıdır ama sahurda ve iftarda üst üste içilmesi yüksek konsantrasyonda nikotin ve diğer zehirli maddelerin kana karışmasına yol açar. Bu da altta yatan ya da tanısı konmamış hastalıkların ciddi boyutlara ulaşmasına neden olabilir. Hatta ani kalp krizleri ve beyin kanamaları gelişebilir.”

Prof. Dr. Oğuz Kılınç sigarayı bırakanlardaki iyileşme sürecini ise aşama aşama şöyle özetledi:

 

  • Sigarayı bırakanların kalp atış hızı ilk 20 dakikadan itibaren düşüyor
  • 12 saatte kandaki karbonmonoksit seviyesi normale dönüyor
  • 2 hafta ila 3 aylık bir süreden sonra kalp krizi riski azalmaya, akciğer fonksiyonları düzelmeye başlıyor
  • 1 ila 9 aydan sonra öksürme ve nefes darlığı azalıyor
  • 1 yılda koroner kalp rahatsızlığı riski, sigara içen birinin yarısı seviyesine geriliyor
  • 10 yılda akciğer kanseri riski sigara içenlerin taşıdığı riskin yarısı seviyesine gerilerken ağız, gırtlak, yemek borusu, böbrek, mesane ve pankreas kanseri riskleri de azalıyor
  • 15 yılda, koroner kalp hastalığı riski, sigara içmeyenlerin taşıdığı riskle aynı seviyeye geriliyor.
The post Sigarayı bırakmak isteyenler, ramazan ayını iyi değerlendirmeli! İşte detaylar first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/sigarayi-birakmak-isteyenler-ramazan-ayini-iyi-degerlendirmeli-iste-detaylar/feed/ 0
SİGARA ÖMRÜNÜZDEN YAKLAŞIK 20 YIL ÇALIYOR! https://www.hatayinnabzi.com/sigara-omrunuzden-yaklasik-20-yil-caliyor/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=sigara-omrunuzden-yaklasik-20-yil-caliyor https://www.hatayinnabzi.com/sigara-omrunuzden-yaklasik-20-yil-caliyor/#respond Mon, 30 May 2016 12:08:14 +0000 http://www.hataytr.com/?p=2497 Sigaranın ölümcül bir hastalığı başlatma riski %50!  Araştırmalara göre, sigarayı bırakmak isteyenlerin yalnızca %15’i bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvuruyor. Bilimsel olmayan yöntemler nedeniyle sigara bırakma girişimi başarısız olan kişiler ise, sigarayı bırakmak konusunda umutsuzluğa kapılıyor. Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. …

The post SİGARA ÖMRÜNÜZDEN YAKLAŞIK 20 YIL ÇALIYOR! first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
Sigaranın ölümcül bir hastalığı başlatma riski %50!

prof oğuz Kılınç  Araştırmalara göre, sigarayı bırakmak isteyenlerin yalnızca %15’i bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvuruyor. Bilimsel olmayan yöntemler nedeniyle sigara bırakma girişimi başarısız olan kişiler ise, sigarayı bırakmak konusunda umutsuzluğa kapılıyor. Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç sigara bağımlılığının bir hastalık gibi değerlendirilmesi ve kesinlikle sağlık profesyonellerinden destek alınması gerektiğini belirtiyor.

31 Mayıs, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) üye ülkelerce 1987 yılından bu yana, Dünya Tütünsüz Günü olarak kabul ediliyor. Dünya genelinde tütün kullanımına bağlı hastalıklar nedeniyle yılda yaklaşık 6 milyon kişi hayatını kaybediyor ve ülkemizdeki tüm ölümlerin %23’ü tütüne bağlı hastalıklar sebebiyle oluyor. Tütün kullanımı bu şekilde devam ederse, 2030 yılında tütün kullanımı nedeniyle ölenlerin sayısının 8 milyonu aşması bekleniyor. Dünya Tütünsüz Günü dolayısıyla görüş belirten Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Üyesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç sigaranın, saç telinden ayak tırnağına kadar vücuttaki bütün hücrelere zarar verdiğini belirtti. Sigara 4.000’den fazla kimyasal madde içeriyor ve bunların yaklaşık 90’ı kanserojen. Günde sadece 1 sigara içilse bile, sigaranın ilk temas ettiği organlar olan akciğer ve kalpte ciddi riskler oluşuyor. Sigara ayrıca erkek ve kadın kısırlığında, kadınlarda görülen kadın üreme organı kanserleri ve meme kanserleri oluşma sıklığında da artış yaratıyor ve yaşlanmayı hızlandırıyor. Sigara içen kadınların ömrü 23 yıl, erkeklerin ömrü ise 28 yıl kısalıyor.

Sigara bağımlılığı tıbben bir “hastalık”

Sigara bağımlılığının tıbben bir “hastalık” olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, tedavi çeşitlerinin her geçen gün arttığını belirtti: “Sigarayı bırakırken hekimlerden ve bu işin eğitimini almış sağlık çalışanlarından destek almak çok önemli. Sağlık profesyonellerinin denetiminde kullanılan ilaçlar, davranışsal tedavilere eklendiğinde sigarayı bırakma şansını artırıyor. Bu ilaçlar Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ve Sağlık Bakanlığı yönetmelikleriyle kullanımına izin verilen ilaçlar olmalı. Bunun dışında Sağlık Bakanlığı onayı olmadan, ilaç adı altında ya da sigara bırakma tedavisi adı altında sunulan tüm yöntemlerden kaçınmak gerekiyor. Çünkü bu yöntemlerin etkinlikleri konusunda güvenilir bilgi yok. Ayrıca bu tedaviler, sigara tiryakilerinin etkili tedavilere ulaşmalarına da engel olabiliyor. Bu nedenle, bırakma kararı alan kişinin mutlaka en etkili yöntemle tedaviye başlaması, bırakma sürecini kolaylaştırıyor.

Bilimsel olmayan yöntemlere başvurmayın

Sigarayı bırakmak isteyenlerin sadece %15’i bilimselliği kanıtlanmış yöntemlere başvuruyor. Prof. Dr. Oğuz Kılınç bu husustaki görüşlerini şöyle özetledi: “Bilimselliği kanıtlanmamış yöntemler etkili yöntemler olmadığı için, bunları deneyenler genelde sigarayı bırakamıyor. Bırakamayınca da bu durum bir umutsuzluk olarak etki gösteriyor. Kişi sigarayı asla bırakamayacağını düşünüyor. Hiç kimse verem olduğunda ot çayı içerek ve bir takım psikolojik telkin yöntemlerine başvurarak, “her yöntemi denedim ama verem hastalığım geçmiyor” demez. Kanıtlanmış tedavilere başvurur. Ancak maalesef sigara basit bir alışkanlık, tiryakilik gibi düşünüldüğü için bilimsel yöntemlere başvurmaya gerek duyulmuyor. Sigarayı bırakmak için hekimlerden, Sağlık Bakanlığı’na bağlı kurumlar ve üniversiteler bünyesinde yer alan sigara bırakma polikliniklerinden destek alınması çok önemli. Diğer yöntemleri hiçbir şekilde önermiyoruz.”

sigara_hayat

Türkiye’de tütün kullanım yaşı 12’ye kadar düştü

Türkiye’de tütün kullanım yaşının 12’ye kadar düştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Oğuz Kılınç şunları söyledi: “2012’de yapılmış Küresel Gençlik Tütün Araştırması’na göre 13-15 yaş grubunda sigara içme oranı erkek cinsiyette yüzde 11.1’den yüzde 20.3’e kadın cinsiyette 4.4 den 12.8 e yükselmiştir. Bu yaş grubunda sigara içmeyenler arasında, Önümüzdeki bir yıl içinde sigara içmeyi düşünüyor musunuz? sorusuna ‘Evet’ yanıtı verenlerin oranı 2003 yılına göre 2012 yılında yüzde 96 artmış durumdadır. Türkiye’deki 15 milyon tiryakinin 2,2 milyonunun geçtiğimiz senelerde çeşitli desteklerle sigarayı bıraktığını söyleyebiliriz ama gençler arasında da önüne geçilemeyen bir artış söz konusudur. Bizim sağlıkçılar olarak gençlerde tütün kullanımını önleyecek uygulamaları gündeme almamız gerekiyor. Bunun dışında sigara paketlerinin reklam etkisinin ve çekiciliğinin önlenmesi ve sigaralardaki katkı maddelerinin kesin olarak yasaklanması gerekiyor. Piyasadaki ürün çeşitliliğinin azaltılması gerekiyor çünkü ürün çeşitliliği %10 arttığında, tüketimin %4 arttığını biliyoruz. Sağlığın sosyal belirleyicileri arasında bulunan sosyoekonomik durumun düşük olması gelir dağılımındaki eşitsizlikte tütüne başlamayı kolaylaştıran önemli bir faktördür. Bu nedenle insanların ortalama gelirlerinin artması, gelir dağılımının dengesizliğinin giderilmesi de bu tür bağımlılıklarının oluşmasında çok önemli koruyucu bir önlem.

Sigaranın ölümcül bir hastalığa neden olma riski %50

Genç içicilerin sigaradan zarar görme ihtimalinin daha düşük olmadığının altını çizen Prof. Dr. Oğuz Kılınç şunları söyledi: “Sigaradan çekilen her nefeste sıkıntılı, öldürücü ya da sakat bırakıcı bir hastalığın başlama riski %50’dir. Dolayısıyla sigara ne kadar erken terk edilirse, kalıcı hasar yapma ihtimali o kadar azalır. Çünkü kanser riski kolay azalan bir şey değil. Bir yıl düzenli sigara içmiş bir insan bıraktıktan ancak 15 yıl sonra kanser riski açısından, içmemişlerle benzer hale geliyor. Sigara içilen süre uzadıkça da, bıraktıktan sonraki risklerin azalma süresi de uzuyor.

Dumansız hava sahasını ihlal edenleri uyarmıyoruzsigarayi_birak

Dumansız hava sahası uygulamalarına halkın %90 oranında destek olduğunu belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç, şöyle devam etti: “Bir araştırmaya göre sigara içenler dahil olmak üzere halkımızın %90’ından fazlası, temiz hava soluma hakkının gözetilmesi gerektiğini düşünüyor, ancak ihlal oranı da yüksek. Örneğin İzmir ölçeğinde %32 düzeyinde ihlal var. İhlali yapanların çoğu 40 yaş altı erkekler. İhlallerin uyarılma oranı ise yalnızca %25. Yani halen bu konuda uyarı yapmaya çekiniyoruz. Sigara içenlerin %96’sı, diğer insanların temiz hava soluma hakkı olduğuna inandıklarını söylese de, sonuçlar pek öyle değil. Ayrıca işletmelerde bir kapalı ve açık alan karmaşası yaşanıyor. Mekanlardaki muşamba örtülü veya camla çevrilmiş açık alanlarda ihlal en fazla saptanıyor. Mutlaka hedefe yönelik etkili denetimlerin sürdürülmesi ve farklı yöntemlerle desteklenmesi gerekiyor.

The post SİGARA ÖMRÜNÜZDEN YAKLAŞIK 20 YIL ÇALIYOR! first appeared on Hatay Haber, Hatay Haberleri.]]>
https://www.hatayinnabzi.com/sigara-omrunuzden-yaklasik-20-yil-caliyor/feed/ 0